Mektubat | Yirmi Dokuzuncu Mektub | 459
(390-463)

Yedincisi: Sülûk-u tarikatın en mühim şartı, en ehemmiyetli neticesi olan ihlas vâsıtasiyle, şirk-i hafîden ve riya ve tasannu’ gibi rezâilden halâs olmak ve tarikatın mâhiyet-i ameliyesi olan tezkiye-i nefs vâsıtasiyle, nefs-i emmârenin ve enâniyetin tehlikelerinden kurtulmaktır.

Sekizincisi: Tarikatta, zikr-i kalbî ile ve tefekkürü aklî ile kazandığı teveccüh ve huzur ve kuvvetli niyetler vâsıtasiyle, âdetlerini ibâdet hükmüne çevirmek ve muâmelât-ı dünyeviyesini, a’mal-i uhreviye hükmüne getirip sermaye-i ömrünü hüsnü isti’mal etmek cihetiyle, ömrünün dakikalarını hayat-ı ebediyenin sünbüllerini verecek çekirdekler hükmüne getirmektir.

Dokuzuncusu: Seyr-i sülûk-u kalbî ile ve mücahede-i ruhî ile ve terakkiyat-ı ma’nevîye ile, insan-ı kâmil olmak için çalışmak; yâni hakîki mü’min ve tam bir müslüman olmak; yâni yalnız surî değil, belki hakîkat-ı îmanı ve hakîkat-ı İslâmı kazanmak; yâni şu kâinat içinde ve bir cihette kâinat mümessili olarak, doğrudan doğruya kâinatın Hâlık-ı Zülcelâline abd olmak ve muhatab olmak ve dost olmak ve halil olmak ve âyine olmak ve ahsen-i takvimde olduğunu göstermekle, benî-Âdemin melâikeye rüchâniyetini isbat etmek ve şerîatın îmanî ve amelî cenahlariyle makâmât-ı âliyede uçmak ve bu dünyada saâdet-i ebediyeye bakmak, belki de o saâdete girmektir.

Dinle
-