Tılsımlar Mecmuası | Yirmi Dördüncü Mektup | 75
(65-80)
Üçüncü İşâret:
وَثَالِثًا : مَعَ نَشْرِ الثَّمَرَاتِ اْلاُخْرَوِيَّةِ وَالْمَنَاظِرِ السَّرْمَدِيَّةِ
وَثَالِثًا : مَعَ نَشْرِ الثَّمَرَاتِ اْلاُخْرَوِيَّةِ وَالْمَنَاظِرِ السَّرْمَدِيَّةِ
fıkrası ifade ediyor ki: Dünya bir destgâh ve bir mezraadır. Âhiret pazarına münasip olan mahsulâtı yetiştirir. Çok Sözlerde ifade etmişiz: Nasılki cin ve insin amelleri âhiret pazarına gönderiliyor. Öyle de: Dünyanın sâir mevcudatı dahi, âhiret hesabına çok vazifeler görüyorlar ve çok mahsulât yetiştiriyorlar. Belki Küre-i Arz, onlar için geziyor; belki denilebilir ki: “Onun içindir.” Bu sefine-i Rabbaniyye,
yirmi dört bin senelik bir mesafeyi bir senede geçip, meydan-ı haşrin etrafında dönüyor. Meselâ ehl-i Cennet, elbette arzu ederler ki, dünya maceralarını tahattur etsinler ve birbirine nakletsinler; belki o macera-ların levhalarını ve misallerini görmeyi çok merak ederler. Elbette sinema perdelerinde görmek gibi; o levhaları o vak'aları müşahade etseler; çok mütelezziz olurlar. Mâdem öyledir, herhalde dâr-ı lezzet ve menzil-i saadet olan dâr-ı Cennette, عَلَى سُرُرٍ مُتَقَابِلِينَ işâretiyle; sermedî manzaralarda, dünyevî maceraların muhaveresi ve dünyevî hâdisâtın manzaraları Cennette bulunacaktır. İşte bu güzel mevcudatın bir an görünmesiyle kaybolması ve birbiri arka-sından gelip geçmesi, menazır-ı sermediyyeyi teşkil etmek için, bir fabrika destgâhları hükmünde görünüyor. Meselâ: Nasılki ehl-i medeniyet, fâni vaziyetlere bir nevi beka vermek ve ehl-i istikbale yâdigâr bırakmak için; güzel veya garib vaziyetlerin sûretlerini alıp, sinema perdeleriyle istikbale hediye ediyor, zaman-ı mâziyi zaman-ı halde ve istikbalde gösteriyor ve dercediyorlar... Aynen öyle de: Şu mevcudat-ı bahariye ve dünyeviyede kısa bir hayat geçirdikten sonra, onların Sâni'-i Hakîmi, âlem-i bekaya ait gayelerini o âleme kaydetmekle beraber âlem-i ebedîde, sermedî manzaralarda onların etvar-ı hayatlarında gördükleri vezaif-i hayatiyeyi ve mu'cizat-ı Sübhâniyeyi, menazır-ı sermediyyede kaydetmek, muktezayı ism-i Hakîm ve Rahîm ve Vedûddur.
Dördüncü İşâret:
وَرَابِعًا : مَعَ اِعْلاَنِ التَّسْبِيحَاتِ الرَّبَّانِيَّةِ وَاِظْهَارِ الْمُقْتَضَيَاتِ الْاسْمَائِيَّةِ *
Fıkrası ifade ediyor ki: Mevcudat, etvar-ı hayatiyle, müteaddit enva'-ı tesbihat-ı Rabbaniyyeyi yapıyor.
Ses Yok