Mesnevî-i Nûriye | Katre | 68
(50-75)

Evet bu cisim ebedî değil, demirden değil, taştan değil.. ancak et ve kemikten ibaret bir şeydir. Âni olarak senin başına yıkılıyor, altında kalıyorsun. Bak, zaman-ı mâzi senin gibi geçmiş olanlara geniş bir kabir olduğu gibi, istikbâl zamanı da geniş bir mezaristan olacaktır. Bugün sen iki kabrin arasındasın; artık sen bilirsin!...

Arkadaş! Bildiğimiz, gördüğümüz dünya bir iken, insanlar adedince dünyaları hâvidir. Çünkü her insanın tam ma’nasiyle hayalî bir dünyası vardır. Fakat, öldüğü zaman dünyası yıkılır, kıyameti kopar.

Üçüncü Hakîkat: Şu gördüğün dünyayı, bütün lezaiziyle, sefâhetleriyle, sefalariyle pek ağır ve büyük bir yük gördüm. Ruhu fâsid, kalbi hasta olanlardan başka kimse o ağır yükün altına giremez. Çünkü bütün kâinatla alâkadar olmaktansa ve her şeyin minnetine girmektense ve bütün esbâb ve vesaite el açıp arz-ı ihtiyaç etmektense, bir Rabb-ı Vâhid, Semi’ ve Basîr’e iltica etmek daha rahat ve daha kârlı değil midir?

Dördüncü Hakîkat: Ey nefis (Hâşiye) Kâinatın uzak çöllerine gidip Sâniin isbatına deliller toplamaya ihtiyaç yoktur. Bir kulübecik hükmünde bulunan içerisinde oturduğun cisim kafesine bak! Senin o kulübenin duvarlarına asılan îcad silsilelerinden, hilkatin mu’cizelerinden ve hârika san’atlarından, kulübeden hârice uzatılan ihtiyaç ellerinden ve pencerelerinden yükselen “Ah!, Oh!” ve enînler lîsan-ı haliyle istenilen yardımlarından anlaşılır ki, o kulübeyi müştemilâtiyle beraber yaratan Hâlık’ın, o âh u enînleri işitir, şefkat ve merhamete gelir, hâcât ve âmalin ne varsa taht-ı taahhüde alır. Zîra, sineğin kafasındaki o küçük küçük hüceyratın nidalarına “Lebbeyk!” söyleyen o Sâni-i Semi’ ve Basîr’in, senin duâlarını işitmemesi ve o duâlara müsbet cevaplar vermemesi imkân ve ihtimali var mıdır?

Binâenaleyh, ey bu küçük hüceyrelerden mürekkeb ve “ene” ile ta’bir edilen hüceyre-i kübrâ! O kulübeciğin küçüklüğüyle beraber, dolu olduğu hârika îcadlarını gör, îmana gel!

-----------------------------------
(Hâşiye): (Müellif-i muhterem, kendi nefsine tasrihen, başkalara da ta’rizen söylüyor.)

Dinle
-