Mesnevî-i Nûriye | Onuncu Risale | 209
(204-235)

Sonra, her şeyin kıymeti menfaatı nisbetinde olduğunun takdiriyle galat ediyor. Hatta Zühre yıldızını kokulu bir zühreye mukâbil almaz. Çünkü kendisine menfaatı dokunmuyor.

İ’lem Eyyühel-Aziz! Ubûdiyet, sebkat eden ni’metin neticesi ve onun fiatıdır. Gelecek bir ni’metin mükâfat mukaddemesi ve vesîlesi değildir. Meselâ: İnsanın en güzel bir sûrette yaratılışı, ubûdiyeti iktizâ eden sâbık bir ni’met olduğu ve sonra da, îmanın îtâsiyle kendisini sana târif etmesi, ubûdiyeti iktizâ eden sâbık ni’metlerdir. Evet nasılki midenin îtâsiyle bütün mat’umat îtâ edilmiş gibi telâkki ediliyor; hayatın îtâsiyle de, âlem-i şehâdet müştemil bulunduğu ni’metler ile beraber îtâ edilmiş gibi telâkki ediliyor.

Ve keza, nefs-i insanînin îtâsiyle, bu mide için mülk ve melekût âlemleri ni’metler sofrası gibi kılınmıştır. Kezalik, îmanın îtâsiyle, mezkûr sofralar ile beraber, esmâ-i hüsnâda iddihar edilen defineleri de sofra olarak verilmiş oluyor. Bu gibi ücretleri peşin aldıktan sonra, devam ile hizmete mülâzım olmak lâzımdır. Hizmet ve amelden sonra verilen ni’metler mahza onun fazlındandır.

İ’lem Eyyühel-Aziz! Enva’ın efrâdında, bilhassa haşerat ve hevâm kısmında görünen fevkalâde çoklukta müşâhede edilen hârikulâde gayr-i mütenâhi bir cûd u sehâvet vardır. Kemâl-i ittikan ve intizam ile bütün enva’da bulunan şu kesret-i efrâd, tecelliyat-ı İlâhîyenin gayr-i mütenâhi olduğuna ve Cenâb-ı Hakk’ın mâhiyeti her şeye mübâyin olduğuna ve bütün eşya onun kudretine nisbeten mütesâvi olduğuna sarâhaten delâlet eder.

Evet bu cûd-u îcad Sâniin vücubundandır. Nevide celâlîdir, ferdde cemâlîdir.

İ’lem Eyyühel-Aziz! İnsanın yaptığı san’atların suhûlet ve suubet dereceleri, onun ilim ve cehliyle ölçülür. Ne kadar san’atlarda bilhassa ince ve lâtif cihâzâtta ilmî mahâreti çok olursa, o nisbette kolay olur. Cehli nisbetinde de zahmet olur. Binâenaleyh, eşyanın hilkatinde sür’at-i mutlaka ile vüs’at-i mutlaka içinde görünen suhûlet-i mutlaka, Sâniin ilmine nihayet olmadığına hads-i kat’i ile delâlet eder.

Dinle
-