Suâl: Rivayetlerde gelmiş ki: “Deccal’ın bir yalancı Cennet’i var; kendine tâbi’ olanları ona atar. Hem yalancı bir Cehennemi var; tâbi’ olmayanları ona atar. Hatta o kendi merkebinin de bir kulağını Cennet gibi, bir kulağını da Cehennem gibi yapmış... Azamet-i bedeniyesi bu kadardır, şu kadardır...” diye târifat var?
Elcevab: Deccal’ın şahs-ı sûrîsi insan gibidir. Mağrur, fir’avnlaşmış, Allah’ı unutmuş olduğundan; sûrî, cebbârâne olan hâkimiyetine, ulûhiyet nâmını vermiş bir şeytan-ı ahmaktır ve bir insan-ı dessastır. Fakat şahs-ı ma’nevîsi olan dinsizlik cereyan-ı azîmi, pek cesîmdir. Rivayetlerde Deccal’a âid tavsifat-ı müdhişe ona işâret eder. Bir vakit Japonya’nın başkumandanının resmi, bir ayağı Bahr-i Muhitte, diğer ayağı on günlük mesafedeki Port Artür Kal’asında tasvir edilmiş. O küçük Japon Kumandanı’nın bu sûrette tasviriyle, ordusunun şahs-ı ma’nevîsi gösterilmiş.
Amma Deccal’ın yalancı Cennet’i ise, medeniyetin cazibedar lehviyatı ve fantaziyeleridir. Merkebi ise, şimendifer gibi bir vâsıtadır ki bir başında ateş ocağı bulunur, kendine tâbi’ olmayanları ba’zan ateşe atar. O merkebin bir kulağı, yâni diğer başı Cennet gibi tefriş edilmiş, tâbi’ olanları oraya oturtur. Zâten sefih ve gaddar medeniyetin mühim bir merkebi olan şimendifer, ehl-i sefâhet ve dünya için yalancı bir Cennet getirir. Biçâre ehl-i diyânet ve ehl-i İslâm için medeniyet elinde Cehennem zebânisi gibi tehlike getirir, esaret ve sefalet altına atar.
İşte İsevîliğin dîn-i hakîkisi zuhur ile ve İslâmiyete inkılâb etmesiyle, çendan âlemde ekseriyet-i mutlakaya nûrunu neşreder. Fakat yine kıyamet kopmasına yakın tekrar bir dinsizlik cereyanı baş gösterir, galebe eder ve “Elhükmü lil-ekser” kaidesince, yeryüzünde “Allah Allah” diyecek kalmıyacak, yâni ehemmiyetli bir cemâat, Küre-i Arz’da mühim bir mevkiye sâhib olacak bir sûrette “Allah Allah” denilmeyecek demektir. Yoksa ekalliyette kalan veyahut mağlûb düşen ehl-i hak, kıyamete kadar bâki kalacak; yalnız, kıyametin kopacağı ânında, kıyametin dehşetlerini görmemek için, bir eser-i rahmet olarak, ehl-i îmanın ruhları daha evvel kabzedilecek, kıyamet kâfirlerin başına kopacaktır.
Beşinci suâlinizin meâli: Kıyametin hâdisatından ervah-ı bâkiye müteessir olacaklar mı?
Elcevab: Derecatlarına göre müteessir olacaklar. Melâikelerin tecelliyat-ı kahriyede kendilerine göre müteessir oldukları gibi müteessir olurlar. Nasılki bir insan, sıcak bir yerde iken, hariçte kar ve tipi içinde titreyenleri görse, akıl ve vicdan i’tibâriyle müteessir olur.