Mektubat | On Dördüncü ve On Beşinci Mektup | 55
(50-60)

        ferman-ı kat’îsiyle: Râbıta-i diniye yerine râbıta-i milliye ikame edilmez; edilse adâlet edilmez, hakkaniyet gider.

İşte Hazret-i Hüseyin râbıta-i diniyeyi esas tutup, muhik olarak onlara karşı mücadele etmiş, tâ makam-ı şehâdeti ihraz etmiş.

Eğer denilse: Bu kadar haklı ve hakîkatlı olduğu halde, neden muvaffak olmadı? Hem neden kader-i İlâhî ve rahmet-i İlâhîyye onların fecî bir âkibete uğramasına müsaade etmiş?

Elcevab: Hazret-i Hüseyin’in yakın taraftarları değil, fakat cemâatine iltihak eden sâir milletlerde, yaralanmış gurur-u milliyeleri cihetiyle, Arab milletine karşı bir fikr-i intikam bulunması Hazret-i Hüseyin ve taraftarlarının sâfi ve parlak mesleklerine halel verip, mağlûbiyetlerine sebeb olmuş.

Amma kader nokta-i nazarında fecî âkibetin hikmeti ise: Hasan ve Hüseyin ve onların hânedanları ve nesilleri, ma’nevî bir saltanata namzed idiler. Dünya saltanatı ile ma’nevî saltanatın cem’i gâyet müşkildir. Onun için onları dünyadan küstürdü, dünyanın çirkin yüzünü gösterdi. Tâ, kalben dünyaya karşı alâkaları kalmasın. Onların elleri muvakkat ve sûrî bir saltanattan çekildi; fakat parlak ve dâimî bir saltanat-ı ma’nevîyeye tâyin edildiler; âdi valiler yerine, evliyâ aktablarına merci oldular.

Üçüncü suâliniz: “O mübârek zâtların başına gelen o fecî gaddarâne muâmelenin hikmeti nedir?” diyorsunuz.

Elcevab: Sâbıkan beyân ettiğimiz gibi, Hazret-i Hüseyin’in muarızları olan Emevîler saltanatında, merhametsiz gadre sebebiyet verecek üç esas vardı:

Birisi: Merhametsiz siyasetin bir düstûru olan: “Hükümetin selâmeti ve âsâyişin devamı için, eşhas feda edilir.”

İkincisi: Onların saltanatı, unsuriyet ve milliyete istinâd ettiği için, milliyetin gaddarâne bir düstûru olan: “Milletin selâmeti için herşey feda edilir.”

Dinle
-