İşte, Hazret-i Câbir tarîkında der ki: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hutbe okurken, Mescîd-i Şerîfte
denilen kuru direğe dayanıp, okurdu. Minber-i şerîf yapıldıktan sonra, minbere geçtiği vakit; direk tahammül edemiyerek, hâmile deve gibi ses verip inleyerek ağladı. Hazret-i Enes tarîkında der ki: Camus gibi ağladı, mescidi lerzeye getirdi. Sehl İbn-i Sa’d tarîkında der: Hem onun ağlaması üzerine, halklarda ağlamak çoğaldı. Hazret-i Übey İbni’l-Kâ’b tarîkında diyor: Hem öyle ağladı ki, inşikak etti. Diğer bir tarîkta, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti:
Yâni: “Onun mevkiinde okunan zikir ve hutbedeki zikr-i İlâhînin iftirakındandır ağlaması.” Diğer bir tarîkte ferman etmiş:
Yâni: “Ben onu kucaklayıp teselli vermeseydim, Resûlullah’ın iftirakından kıyamete kadar böyle ağlaması devam edecekti.” Hazret-i Büreyde tarîkında der ki: Ciz’ ağladıktan sonra, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, elini üstüne koyup ferman etti:
Sonra, o ciz’i dinledi ne söylüyor; ciz’ söyledi, arkadaki adamlar da işitti:
Yâni: “Cennet’te beni dik ki; benim meyvelerimden Cenâb-ı Hakk’ın sevgili kulları yesin. Hem bir mekân ki, orada beka bulup, çürümek yoktur. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti.
Sonra ferman etti: