meselâ Buhârî’de görmek, aynı sahâbeden işitmek gibidir.
Acaba o Resûli Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a ağaçlar, −misâllerde göründüğü gibi− O’nu tanıyıp, Risâletini tasdik edip, O’na selâm ederek ziyaret edip, emirlerini dinleyerek itâat ettiği halde, kendilerine insan diyen bir kısım câmid, akılsız mahlûklar; O’nu tanımazsa, îman etmezse, kuru ağaçtan çok ednâ, odun parçası gibi ehemmiyetsiz, kıymetsiz olarak ateşe lâyık olmaz mı?
ONUNCU İŞÂRET: Şu mu’cizei şeceriyeyi daha ziyâde takviye eden mütevatir bir sûrette nakledilen,mu’cizesidir. Evet Mescidi Şerîfi Nebevîde kuru direğin büyük bir cemâat içinde, muvakkaten firakı Ahmedî’den (A.S.M.) ağlaması; beyân ettiğimiz mu’cizei şeceriyenin misâllerini hem te’yid eder, hem kuvvet verir. Çünkü o da ağaçtır, cinsi birdir. Fakat şunun şahsı mütevatirdir. Öteki kısımlar herbirinin nev’i mütevatirdir. Cüz’iyatları, misâlleri çoğu sarih tevâtür derecesine çıkmıyor. Evet Mescidi Şerîfte hurma ağacından olan kuru direk, Resûli Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hutbe okurken ona dayanıyordu. Sonra minberi şerîf yapıldığı vakit, Resûli Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm minbere çıkıp hutbeye başladı. Okurken, direk deve gibi enîn edip ağladı; bütün cemâat işitti. Tâ Resûli Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm yanına geldi, elini üstüne koydu. Onunla konuştu, teselli verdi; sonra durdu. Şu mu’cizei Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm pek çok tarîklerle, tevâtür derecesinde nakledilmiştir.
Evetmu’cizesi çok münteşir ve meşhur ve hakîki mütevatirdir. Sahâbelerin bir cemâatı âlîsinden, on beş tarîk ile gelip, Tâbiînin yüzer imamları o mu’cizeyi, o tarîklerle arkadaki asırlara haber vermişler. Sahâbenin o cemâatinden ulemâi sahâbe nâmdarları ve rivâyeti hadîsin reislerinden Hazreti Enes İbni Mâlik (hâdimi Nebevî), Hazreti Câbir Bin Abdullahi’lEnsârî (hâdimi Nebevî), Hazreti Abdullah İbni Ömer, Hazreti Abdullah Bin Abbas, Hazreti Sehl Bin Sa’d, Hazreti Ebû Saidi’lHudrî, Hazreti Übeyy İbni’lKâ’b, Hazreti Büreyde, Hazreti Ümmü’lMü’minîn Ümmü Seleme gibi meşâhiri ulemâi sahâbe ve rivâyeti hadîsin rüesâları gibi, herbiri bir tarîkın başında, aynı mu’cizeyi ümmete haber vermişler. Başta Buhârî, Müslim, kütübü sahîha; arkalarındaki asırlara, o mütevatir mu’cizei kübrâyı tarîkleriyle haber vermişler.