Mektubat | On Dokuzuncu Mektup | 127
(88-221)

Yâni: “O ağaçlara de: Resûlullah’ın hâceti için birleşiniz.” Ben öyle dedim, onlar da birleştiler. Sonra ben beklerken, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm çıkageldi. Başıyla sağa sola işâret etti, o iki ağaç yerlerine gittiler.

Dördüncü Misâl: Nakl-i sahîh ile, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın cesur kumandanlarından ve hizmetkârlarından olan Üsâme Bin Zeyd der ki: Bir seferde, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile beraberdik. Kazâ-yı hâcet için hâlî, settareli bir yer bulunmuyordu. Ferman etti ki:

Dedim: Evet, var. Emretti ve dedi:

Yâni ağaçlara de ki: “Resûlullah’ın hâceti için birleşiniz” ve taşlara da de: “Duvar gibi toplanınız.” Ben gittim, söyledim. Kasem ediyorum ki, ağaçlar birleştiler ve taşlar duvar oldular. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, hâcetinden sonra yine emretti

Benim nefsim kabza-i kudretinde olan Zât-ı Zülcelâl’e kasem ederim, ağaçlar ve taşlar ayrılıp yerlerine gittiler. Şu Hazret-i Câbir ve Üsâme’nin beyân ettiği iki hâdiseyi, aynen Ya’lâ İbn-i Murre ve Gaylan İbn-i Selemet-is-Sakafî ve Hazret-i İbn-i Mes’ud, Gazve-i Huneyn’de aynen haber veriyorlar.

Beşinci Misâl: İmâm-ı İbn-i Fûrek ki, kemâl-i içtihad ve fazlından kinâye olarak Şafiiyy-i Sânî ünvanını alan allâme-i asr, kat’i haber veriyor ki: Gazve-i Taif’te, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm gece at üstünde giderken uykusu geliyordu. O halde iken, bir sidre ağacına rastgeldi. Ağaç ona yol verip, atını incitmemek için, iki şak oldu.

Dinle
-