Mektubat | On Dokuzuncu Mektup | 194
(88-221)

Evet o nizam-ı ekmel, elbette bu nazm-ı ecmeli ister.

Sekizinci Esas: İşte mezkûr sıfatlarla muttasıf ve her cihet ile sarsılmaz kuvvetli istinâd noktalarına dayanan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, âlem-i şehâdete müteveccih olarak, âlem-i gayb nâmına, cin ve insin başları üzerine i’lân ederek; istikbâlde gelecek asırlar arkasında duran akvâma ve milletlere hitab edip öyle bir nidâ eder ki; umum cin ve inse, umum yerlere, umum asırlara işittiriyor. Evet, işitiyoruz!..

Dokuzuncu Esas: Hem öyle yüksek, kuvvetli hitab ediyor ki; bütün asırlar O’nu dinler. Evet aks-i sadâsını herbir asır işitiyor...

Onuncu Esas: Hem O Zâtın gidişatında görünüyor ki; görüyor, öyle haber veriyor. Çünkü en tehlikeli vakitlerde, kemâl-i metânetle tereddüdsüz, telâşsız söylüyor. Ba’zı olur tek başıyla dünyaya meydan okuyor...

On Birinci Esas: Hem bütün kuvvetiyle öyle kuvvetli da’vet edip çağırır ki: Yarı yeri ve nev’-i beşerin beşte birini sesine karşı “LEBBEYK” dedirtti, söylettirdi.

On İkinci Esas: Hem öyle bir ciddiyetle da’vet ve öyle esaslı bir sûrette terbiye eder ki; düsturlarını asırların cebhesinde ve aktârın taşlarında nakşediyor ve dehirlerin yüzlerinde pâyidar ediyor.

On Üçüncü Esas: Hem tebliğ ettiği ahkâmın sağlamlığına öyle bir vüsuk ve güvenmekle söylüyor ve da’vet ediyor ki; dünya toplansa, O’nu bir hükmünden geri çevirip pişman edemez. Buna şâhid, bütün tarih-i hayatı ve siyer-i seniyyesidir.

On Dördüncü Esas: Hem öyle bir itmi’nan ile, bir i’timad ile da’vet eder, tebliğ eder ki; kimseden minnet almaz.. hiçbir müşkilâta karşı telâş etmez.. tereddütsüz, kemâl-i samimiyetle ve safvetle ve herkesten evvel kendisi amel edip kabûl ederek, getirdiği ahkâmı i’lân eder. Buna şâhid ise; herkesce, dost ve düşmanca ma’lûm olan meşhur zühdü ve istiğnası ve dünyanın fâni müzeyyenatına adem-i tenezzülüdür.

On Beşinci Esas: Hem getirdiği dine herkesten ziyâde itâatı ve Hâlık’ına karşı herkesten ziyâde ubûdiyeti ve menhiyata karşı herkesten ziyâde takvâsı, kat’iyyen gösterir ki: O, Sultan-ı Ezel ve Ebed’in mübelliğidir, elçisidir ve O Mâbud-u Bilhakk’ın en hâlis abdidir ve Kelâm-ı Ezelî’nin tercümanıdır.

Dinle
-