Mektubat | On Dokuzuncu Mektup | 197
(88-221)
Mu’cizat-ı Ahmediye’nin
Birinci Zeyli

(On Dokuzuncu Söz, Risâlet-i Ahmediyyeye (A.S.M.) ve zeyli Şakk-ı Kamer Mu’cizesine dâir olduğundan; makam münâsebetiyle buraya alınmıştır.)

“On Dört Reşehat”ı tazammun eden On Dördüncü Lem’anın:

Birinci Reşhası: Rabbimizi bize tarif eden üç büyük, küllî muarrif var:

Birisi: Şu kitab-ı kâinattır ki, bir nebze şehâdetini on üç lem’a ile Nur Risâlesinden On Üçüncü Ders’ten işittik.

Birisi: Şu kitab-ı kebirin âyet-i kübrâsı olan Hâtemü’l-Enbiyâ Aleyhissalâtü Vesselâm’dır.

Birisi de: Kur’ân-ı Azîmüşşan’dır.

Şimdi şu ikinci bürhan-ı nâtıkî olan Hâtemü’l-Enbiyâ Aleyhissalâtü Vesselâm’ı tanımalıyız, dinlemeliyiz.

Evet o bürhanın şahs-ı ma’nevîsine bak: Sath-ı Arz bir mescid, Mekke bir mihrab; Medine bir minber; O bürhân-ı bâhir olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bütün ehl-i îmana imam, bütün insanlara hatib, bütün enbiyâya reis, bütün evliyâya seyyid, bütün enbiyâ ve evliyâdan mürekkeb bir halka-i zikrin serzâkiri.. bütün enbiyâ hayattar kökleri, bütün evliyâ taravetdar semereleri bir şecere-i nurânîyedir ki; herbir da’vasını, mu’cizatlarına istinâd eden bütün enbiyâ ve kerâmetlerine i’timad eden bütün evliyâ tasdik edip imza ediyorlar. Zîra O, der, da’va eder. Bütün sağ ve sol, yâni mâzi ve müstakbel taraflarında saf tutan o nurânî zâkirler aynı kelimeyi tekrar ederek, icma’ ederek ma’nen sadakte ve bilhakkı natakte derler. Hangi vehmin haddi var ki, böyle hesabsız imzalarla te’yid edilen bir müddeaya parmak karıştırsın!..

Dinle
-