Mektubat | Yirmi İkinci Mektup | 267
(262-277)

Yâni: “Dünya öyle bir meta’ değil ki, bir nizâa değsin.” Çünkü: Fâni ve geçici olduğundan kıymetsizdir. Koca dünya böyle ise, dünyanın cüz’î işleri ne kadar ehemmiyetsiz olduğunu anlarsın!.. Hem demiş:

Yâni: “İki cihanın rahat ve selâmetini iki harf tefsir eder, kazandırır: Dostlarına karşı mürüvvetkârâne muaşeret ve düşmanlarına sulhkârâne muamele etmektir.”

Eğer dersen: “İhtiyar benim elimde değil; fıtratımda adâvet var. Hem damarıma dokundurmuşlar, vazgeçemiyorum.”

Elcevab: Sû-i hûlk ve fenâ haslet eseri gösterilmezse ve gıybet gibi şeylerle ve muktezâsiyle amel edilmezse; kusurunu da anlasa zarar vermez. Mâdem ihtiyar senin elinde değil, vazgeçemiyorsun. Senin ma’nevî bir nedamet, gizli bir tevbe ve zımnî bir istiğfar hükmünde olan kusurunu bilmen ve o haslette haksız olduğunu anlaman; onun şerrinden seni kurtarır. Zâten bu mektubun bu mebhasını yazdık, tâ bu ma’nevî istiğfarı te’min etsin; haksızlığı hak bilmesin, haklı hasmını haksızlıkla teşhir etmesin.

Cây-ı Dikkat Bir Hâdise: Bir zaman, bu garazkârâne tarafgirlik neticesi olarak gördüm ki: Mütedeyyin bir ehl-i ilim, fikr-i siyasîsîne muhalif bir âlim-i sâlihi, tekfir derecesinde tezyif etti. Ve kendi fikrinde olan bir münafığı, hürmetkârâne medhetti. İşte siyasetin bu fenâ neticelerinden ürktüm,

dedim, o zamandan beri hayat-ı siyasiyeden çekildim.

BEŞİNCİ VECİH: Hayat-ı İçtimâîyece, İnad ve Tarafgirlik, Gâyet Muzır Olduğunu Beyan Eder.

Dinle
-