Mektubat | Yirmi İkinci Mektup | 265
(262-277)

İşte ey insafsız adam! Hakîkat böyle gördüğü halde, sevmediğin bir adamın, sevimli ma’sûm bir kardeşine ve taallukatına adâvet etmek; ne kadar hilaf-ı hakîkat olduğunu hakîkat-bîn isen anlarsın...

DÖRDÜNCÜ VECİH: Hayat-ı şahsiye nazarında dahi zulümdür. Şu dördüncü vechin esası olarak birkaç düstûru dinle:

Birincisi: Sen, mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit: “Mesleğim haktır veya daha güzeldir” demeye hakkın var. Fakat, yalnız hak benim mesleğimdir, demeye hakkın yoktur.

sırrınca, insafsız nazarın ve düşkün fikrin hakem olamaz. Başkasının mesleğini butlan ile mahkûm edemez.

İkinci Düstûr: Senin üzerine haktır ki: Her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeğe senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı. Fakat her doğruyu demek doğru değildir. Zîra senin gibi niyeti hâlis olmayan bir adam, nasihatı ba’zan damara dokundurur, aksü’l-amel yapar.

Üçüncü Düstûr: Adâvet etmek istersen, kalbindeki adâvete adâvet et; onun ref’ine çalış. Hem en ziyâde sana zarar veren nefs-i emmârene ve hevâ-i nefsine adâvet et, ıslahına çalış. O muzır nefsin hatırı için, mü’minlere adâvet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen; kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adâvet et. Evet nasılki muhabbet sıfatı, muhabbete lâyıktır; öyle de adâvet hasleti, her şeyden evvel kendisi adâvete lâyıktır. Eğer hasmını mağlub etmek istersen, fenâlığına karşı iyilikle mukabele et. Çünkü eğer fenâlıkla mukabele edersen, husumet tezâyüd eder. Zâhiren mağlub bile olsa, kalben kin bağlar, adâveti idame eder. Eğer iyilikle mukabele etsen, nedâmet eder; sana dost olur.

hükmünce; mü’minin şe’ni, kerîm olmaktır. Senin ikramınla sana müsahhar olur. Zahiren leîm bile olsa, îman cihetinde kerîmdir. Evet fenâ bir adama “İyisin iyisin” desen, iyileşmesi ve iyi adama “Fenâsın fenâsın” desen, fenâlaşması çok vukubulur. Öyle ise

gibi desâtir-i kudsiye-i Kur’âniyeye kulak ver, saâdet ve selâmet ondadır.

Dinle
-