Yirmi Beşinci Söz’ün Birinci Şûlesinin Birinci Şuâının Beşinci Noktasının makam-ı zem ve zecrin misâllerinden olan birtek âyetin, mu’cizane altı tarzda gıybetten tenfir etmesi; Kur’ân’ın nazarında gıybet ne kadar şeni’ bir şey olduğunu tamamiyle gösterdiğinden, başka beyâna ihtiyaç bırakmamış. Evet Kur’ânın beyânından sonra beyân olamaz, ihtiyaç da yoktur.
İşte âyetinde altı derece zemmi, zemmeder. Gıybetten altı mertebe şiddetle zecreder. Şu âyet bilfiil gıybet edenlere müteveccih olduğu vakit, ma’nası gelecek tarzda oluyor. Şöyle ki:
Ma’lûmdur: Âyetin başındaki hemze, sormak (âyâ) ma’nasındadır. O sormak ma’nası, su gibi âyetin bütün kelimelerine girer. Her kelimede bir hükm-ü zımnî var.
İşte birincisi, hemze ile der: Âyâ, suâl ve cevab mahalli olan aklınız yok mu ki, bu derece çirkin bir şey’i anlamıyor?
İkincisi,lafziyle der: Âyâ, sevmek ve nefret etmek mahalli olan kalbiniz bozulmuş mu ki, en menfur bir işi sever?