Mektubat | Yirmi Dördüncü Mektup | 300
(284-308)

Çünkü, iktidar ve ihtiyarları hâricinde, bilmedikleri yerden, vakt-i münâsibde onlara bir Hakîm-i Rahîm gönderiyor. Elleri yetişmiyor; demek o ihsan, duâ neticesidir.

Elhâsıl: Bütün kâinattan dergâh-ı İlâhîyyeye çıkan bir duâdır. Esbâb olanlar, müsebbebatı Allah’tan isterler.

Üçüncü Nevi Duâ: İhtiyaç dâiresinde zîşuurların duâsıdır ki, bu da iki kısımdır.

Eğer ızdırar derecesine gelse veya ihtiyac-ı fıtrîye tam münâsebetdar ise veya lîsan-ı isti’dâda yakınlaşmış ise veya sâfi, hâlis kalbin lîsaniyle ise, ekseriyet-i mutlaka ile makbûldür. Terakkiyat-ı beşeriyenin kısm-ı a’zamı ve keşfiyatları, bir nevi duâ neticesidir. Havârik-ı medeniyet dedikleri şeyler ve keşfiyatlarına medâr-ı iftihar zannettikleri emirler, ma’nevî bir duâ neticesidir. Hâlis bir lîsan-ı isti’dâd ile istenilmiş, onlara verilmiştir. Lîsan-ı isti’dâd ile ve lîsan-ı ihtiyac-ı fıtrî ile olan duâlar dahi bir mâni olmazsa ve şerâit dahilinde ise, dâima makbûldürler.

İkinci kısım: Meşhur duâdır. O da iki nevidir. Biri fiilî, biri kavlî. Meselâ çift sürmek, fiilî bir duâdır. Rızkı topraktan değil; belki toprak, hazine-i rahmetin bir kapısıdır ki, rahmetin kapısı olan toprağı saban ile çalar.

Sâir kısımların tafsilâtını tayyedip, yalnız kavlî duânın bir-iki sırlarını gelecek iki-üç nüktede söyliyeceğiz.

İKİNCİ NÜKTE: Duânın tesiri azîmdir. Husûsan duâ külliyet kesbederek devam etse; netice vermesi galibdir, belki dâimîdir. Hatta denilebilir ki: Sebeb-i hilkat-ı âlemin birisi de duâdır. Yâni, kâinatın hilkatinden sonra, başta nev’-i beşer ve onun başında âlem-i İslâm ve onun başında Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm’ın muazzam olan duâsı, bir sebeb-i hilkat-ı âlemdir. Yâni: Hâlık-ı Âlem istikbâlde O Zâtı, nev-i beşer nâmına belki mevcûdât hesabına bir saâdet-i ebediyye, bir mazhariyet-i esmâ-i İlâhîye isteyecek bilmiş; o gelecek duâyı kabûl etmiş, kâinatı halketmiş. Mâdem duânın bu derece azîm ehemmiyeti ve vüs’ati vardır; hiç mümkün müdür ki: Bin üç yüz elli senede, her vakitte, nev-i beşerden üç yüz milyon, cin ve ins ve melek ve ruhaniyattan had ve hesaba gelmez mübârek zâtlar bil’ittifak Zât-ı Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm hakkında, rahmet-i uzmâ-yı İlâhîye ve saâdet-i ebediyye ve husûl-ü maksud için duâları nasıl kabûl olmasın? Hiçbir cihetle mümkün müdür ki, o duâları reddedilsin?

Mâdem bu kadar külliyet ve vüs’at ve devam kesbedip lîsan-ı isti’dâd ve ihtiyacı fıtrî derecesine gelmiş. Elbette o Zât-ı Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, duâ neticesi olarak öyle bir makam ve mertebededir ki, bütün ukûl toplansa bir akıl olsalar, o makamın hakîkatını tamamiyle ihâta edemezler.

Dinle
-