Mektubat | Yirmi Dördüncü Mektup | 302
(284-308)

DÖRDÜNCÜ NÜKTE: Duânın en güzel, en latif, en leziz, en hazır meyvesi, neticesi şudur ki: Duâ eden adam bilir ki, birisi var ki; onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder. Onun kudret eli herşey’e yetişir. Bu büyük dünya hanında o yalnız değil; bir Kerîm Zât var, ona bakar, ünsiyet verir. Hem onun hadsiz ihtiyâcâtını yerine getirebilir ve onun hadsiz düşmanlarını def’edebilir bir zâtın huzurunda kendini tasavvur ederek, bir ferah, bir inşirah duyup, dünya kadar ağır bir yükü üzerinden atıp der.

BEŞİNCİ NÜKTE: Duâ, ubûdiyetin ruhudur ve hâlis bir îmanın neticesidir. Çünkü duâ eden adam, duâsı ile gösteriyor ki: Bütün kâinata hükmeden birisi var ki; en küçük işlerime ıttıla’ı var ve bilir, en uzak maksadlarımı yapabilir, benim her hâlimi görür, sesimi işitir. Öyle ise; bütün mevcûdâtın bütün seslerini işitiyor ki, benim sesimi de işitiyor. Bütün o şeyleri o yapıyor ki, en küçük işlerimi de ondan bekliyorum, ondan istiyorum. İşte duânın verdiği hâlis tevhidin genişliğine ve gösterdiği nûr-u îmanın halâvet ve safîliğine bak,

sırrını anla ve

fermanını dinle.

denildiği gibi: Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi.

* * *

Dinle
-