Mektubat | Yirmi Sekizinci Mektup | 379
(348-389)

Felillahi’l-hamd sırr-ı temsil dürbiniyle, en uzak hakîkatlar gâyet yakın gösterildi. Hem sırr-ı temsil cihetü’lvahdetiyle, en dağınık mes’eleler toplattırıldı. Hem sırr-ı temsil merdiveniyle, en yüksek hakâike kolaylıkla yetiştirildi. Hem sırr-ı temsil penceresiyle; hakâik-i gaybiyyeye, esâsât-ı İslâmiyyeye şuhuda yakın bir yakîn-i îmaniyye hâsıl oldu. Akıl ile beraber vehim ve hayâl, hatta nefs ve hevâ teslime mecbûr olduğu gibi, şeytan dahi teslim-i silâha mecbûr oldu.

Elhasıl: Yazılarımda ne kadar güzellik ve te’sir bulunsa, ancak tem-silât-ı Kur’âniyyenin lemaâtındandır. Benim hissem; yalnız şiddet-i ihtiyacımla talebdir ve gayet aczimle tazarruumdur. Derd benimdir, devâ Kur’ânındır.

Yedinci Mes’elenin Hâtimesidir

(Sekiz inâyet-i İlâhîyye sûretinde gelen işârât-ı gaybiyyeye dâir gelen veya gelmek ihtimali olan evhâmı izâle etmek ve bir sırr-ı azîm-i inâyeti beyân etmeye dâirdir.)

Şu Hâtime “Dört Nükte”dir:

Birinci Nükte: Yirmi Sekizinci Mektub’un Yedinci Mes’elesinde yedi-sekiz küllî ve ma’nevî inâyât-ı İlâhîyyeden hissettiğimiz bir işâret-i gaybiyyeyi, “Sekizinci İnâyet” nâmiyle “tevâfukat” ta’biri altındaki nakışta o işârâtın cilvesini gördüğümüzü iddia etmiştik. Ve iddia ediyoruz ki: Bu yedi-sekiz küllî inâyâtlar, o derece kuvvetli ve kat’îdirler ki, herbirisi tek başiyle o işârât-ı gaybiyyeyi isbat eder. Farz-ı muhal olarak bir kısmı zaîf görülse, hatta inkâr edilse; o işârât-ı gaybiyyenin kat’iyyetine halel vermez. O sekiz inâyâtı inkâr edemeyen, o işârâtı inkâr edemez. Fakat tabakat-ı nâs muhtelif olduğu, hem kesretli tabaka olan tabaka-i avam gözüne daha ziyâde i’timâd ettiği için; o sekiz inâyâtın içinde en kuvvetlisi değil, belki en zâhirîsi tevâfukat olduğundan; çendan ötekiler daha kuvvetli, fakat bu daha umûmî olduğu için ona gelen evhamı def’etmek maksadiyle, bir müvazene nev’inden, bir hakîkatı beyân etmeye mecbur kaldım. Şöyle ki:

O zâhirî inâyet hakkında demiştik: Yazdığımız risâlelerde, Kur’ân kelimesi ve Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm kelimesinde öyle bir derece tevâfukat görünüyor.. hiçbir şübhe bırakmıyor ki, bir kasd ile tanzim edilip, müvazi bir vaziyet verilir.

Dinle
-