Mektubat | Yirmi Sekizinci Mektup | 376
(348-389)

Beşinci İşâret: Risâleler umumiyetle pek çok intişar ettiği halde, en büyük âlimden tut, tâ en âmi adama kadar ve ehl-i kalb büyük bir veliden tut, tâ en muannid dinsiz bir feylesofa kadar olan tabakat-ı nâs ve taifeler o risâleleri gördükleri ve okudukları ve bir kısmı tokatlarını yedikleri halde tenkid edilmemesi ve her taife derecesine göre istifade etmesi, doğrudan doğruya bir eser-i inâyet-i Rabbânîye ve bir kerâmet-i Kur’âniye olduğu gi bi, çok tedkikat ve taharriyâtın neticesiyle ancak husul bulan o çeşit risâleler, fevkalâde bir sür’atle, hem idrakimi ve fikrimi müşevveş eden sıkıntılı inkibaz vakitlerinde yazılması dahi, bir eser-i inâyet ve bir ikrâm-ı Rabbânîdir.

Evet ekser kardeşlerim ve yanımdaki umum arkadaşlarım ve müsten sihler biliyorlar ki; On Dokuzuncu Mektub’un beş parçası, birkaç gün zarfında hergün ikiüç saatte ve mecmuu on iki saatte hiçbir kitaba müracaat edilmeden yazılması; hatta en mühim bir parça ve o parçada lafz-ı Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm kelimesinde zâhir bir hâtem-i nübüvveti gösteren dördüncü cüz, üçdört saatte, dağda, yağmur altında ezber yazılmış; ve Otuzuncu Söz gibi mühim ve dakik bir risâle, altı saat içinde bir bağda yazılmış; ve Yirmi Sekizinci Söz, Süleyman’ın bahçesinde bir, nihayet iki saat için de yazılması gibi, ekser risâleler böyle olması; ve eskiden beri sıkıntılı ve münkabız olduğum zaman, en zâhir hakîkatları dahi beyân edemediğimi, belki bilemediğimi yakın dostlarım biliyorlar. Hususan o sıkıntıya hastalık da ilâve edilse, daha ziyâde beni dersten, te’liften men’etmekle beraber; en mühim Sözler ve risâleler, en sıkıntılı ve hastalıklı zamanımda, en sür’atli bir tarzda yazılması; doğrudan doğruya bir inâyet-i İlâhîye ve bir ikrâm-ı Rabbânî ve bir kerâmet-i Kur’âniyye olmazsa nedir?

Hem hangi kitab olursa olsun, böyle hakâik-i İlâhîyyeden ve îmaniyeden bahsetmiş ise, alâ külli hal bir kısım mesâili, bir kısım insanlara zarar verir ve zarar verdikleri için, her mes’ele herkese neşredilmemiş. Halbuki şu risâleler ise; şimdiye kadar hiç kimsede, çoklardan sorduğum halde sû-i te’sir ve aksü’lamel ve tahdiş-i ezhan gibi bir zarar vermedikleri, doğrudan doğruya bir işâret-i gaybiyye ve bir inâyet-i Rabbânîye olduğu bizce muhakkaktır.

Altıncı İşâret: Şimdi bence kat’iyyet peyda etmiştir ki; ekser hayatım ihtiyar ve iktidarımın, şuur ve tedbirimin haricinde öyle bir tarzda geçmiş ve öyle garib bir sûrette ona cereyan verilmiş; tâ Kur’ân-ı Hakîm’e hizmet edecek olan bu nevi risâleleri netice versin. Âdeta bütün hayat-ı ilmiyem, mukaddemat-ı ihzâriye hükmüne geçmiş. Ve Sözler ile i’caz-ı Kur’ânın izhârı, onun neticesi olacak bir sûrette olmuştur.

Dinle
-