Üçüncü Nükte: “Dört Nükte”dir.
Birinci Nükte: Lâfzullah, mecmu’-u Kur’ânda iki bin sekiz yüz altı def’a zikredilmiştir. Bismillah’takilerle beraber Lafz-ı Rahman, yüz elli dokuz def’a; Lafz-ı Rahîm, iki yüz yirmi; Lafz-ı Gafûr, altmış bir; Lafz-ı Rab, sekiz yüz kırkaltı; Lafz-ı Hakîm, seksen altı; Lafz-ı Alîm, yüz yirmi altı; Lafz-ı Kadîr, otuz bir; Lâ İlahe İllâ Hû’daki Hû, yirmi altı def’a zikredilmiştir. (Hâşiye) Lafzullah adedinde çok esrar ve nükteler var. Ezcümle: Lâfzullah ve Rab’dan sonra en ziyâde zikredilen Rahman, Rahîm, Gafûr ve Hakîm ile beraber Lafzullah, Kur’ân âyetlerinin nısfıdır. Hem Lâfzullah ve Allah lafzı yerinde zikredilen Lafz-ı Rab ile beraber, yine nısfıdır. Çendan Rab lafzı sekiz yüz kırk altı def’a zikredilmiş, fakat dikkat edilse, beş yüz küsuru Allah lafzı yerinde zikredilmiş, iki yüz küsuru öyle değildir.
Hem; Allah, Rahman, Rahîm, Alîm ve Lâ İlahe İllâ Hû’daki Hû adediyle beraber yine nısfıdır. Fark yalnız dörttür. Ve Hû yerinde Kadîr ile beraber, yine mecmu’-u âyâtın nısfıdır. Fark dokuzdur. Lafz-ı Celâl’in mecmuundaki nükteler çoktur. Yalnız şimdilik bu nükte ile iktifa ediyoruz.
İkinci Nükte: Sûreler i’tibâriyledir. Onun dahi çok nükteleri var. Bir intizam, bir kasd ve bir irâdeyi gösterir bir tarzda tevâfukatı vardır.
Sûre-i Bakara’da, âyâtın adediyle Lafz-ı Celâl’in adedi birdir. Fark dörttür ki, Allah lafzı yerinde dört Hû lafzı var. Meselâ: Lâ İlahe İllâ Hû’daki Hû gibi. Onunla muvafakat tamam olur. Âl-i İmran’da yine âyâtiyle Lafz-ı Celâl tevâfuktadır, müsavidirler. Yalnız Lafz-ı Celâl, iki yüz dokuzdur, âyet iki yüzdür. Fark dokuzdur. Böyle meziyyat-ı kelâmiyyede ve belâgat nüktelerinde küçük farklar zarar vermez, takribî tevâfukat kâfidir. Sûre-i Nisa, Maide, En’am üçünün mecmu’-u âyetleri, mecmuundaki Lafz-ı Celâl’in adedine tevâfuktadır. Âyetlerin adedi dört yüz altmış dört, Lafz-ı Celâl’in adedi dört yüz altmış bir; Bismillah’daki Lafzullah ile beraber tam tevâfuktadır. Hem meselâ: Baştaki beş sûrenin Lafz-ı Celâl adedi; Sûre-i A’raf, Enfal, Tevbe, Yunus, Hud’daki Lafz-ı Celâl adedinin iki mislidir. Demek bu âhirdeki beş, evvelki beşin nısfıdır. Sonra gelen Sûre-i Yusuf, Ra’d, İbrahim, Hicr, Nahl sûrelerindeki Lafz-ı Celâl adedi, o nısfın nısfıdır.
---------------------------------
(Hâşiye): Kur’ândaki âyâtın mecmu’-u adedi altı bin altı yüz altmış altı olması ve şu geçen seksen dokuzuncu sahifede mezkûr Esmâ-i Hüsnânın adedi, altı rakamiyle alâkadar bulunması; ehemmiyetli bir sırra işâret ediyor. Şimdilik mühmel kaldı.