Şu Altıncı Kısım, ins ve cin şeytanlarının “Altı Desîse”lerini inşâallah akîm bırakır ve hücum yollarının altısını seddeder.
Birinci Desîse: Şeytan-ı ins, şeytan-ı cinnîden aldığı derse binâen; hizb-ül Kur’ânın fedakâr hâdimlerini hubb-u câh vâsıtasiyle aldatmak ve o kudsî hizmetten ve o ma’nevî ulvî cihaddan vazgeçirmek istiyorlar. Şöyle ki:
İnsanda, ekseriyet i’tibâriyle hubb-u câh denilen hırs-ı şöhret ve hodfuruşluk ve şan ü şeref denilen riyakârane halklara görünmek ve nazar-ı âmmede mevki sâhibi olmağa, ehl-i dünyanın her ferdinde cüz’î-küllî arzu vardır. Hatta o arzu için, hayatını fedâ eder derecesinde şöhretperestlik hissi onu sevkeder. Ehl-i âhiret için bu his gâyet tehlikelidir, ehl-i dünya için de gâyet dağdağalıdır; çok ahlâk-ı seyyienin de menşeidir ve insanların da en zaîf damarıdır. Yâni: Bir insanı yakalamak ve kendine çekmek; onun o hissini okşamakla kendine bağlar, hem onun ile onu mağlûb eder. Kardeşlerim hakkında en ziyâde korktuğum, bunların bu zaîf damarından ehl-i ilhadın istifade etmek ihtimalidir. Bu hal beni çok düşündürüyor. Hakîki olmayan ba’zı biçâre dostlarımı o sûretle çektiler, ma’nen onları tehlikeye attılar. (Hâşiye)
------------------------------------------------------------------------
(Haşiye): O bîçareler, "Kalbimiz Üstad ile beraberdir" fikriyle kendilerini tehlikesiz zannederler. Halbuki ehl-i ilhadın cereyanına kuvvet veren ve propagandalarına kapılan, belki bilmeyerek hafiyelikte istimal edilmek tehlikesi bulunan bir adamın, "Kalbim safidir. Üstadımın mesleğine sadıktır." demesi, bu misale benzer ki: Birisi namaz kılarken karnındaki yeli tutamıyor, çıkıyor; hades vuku buluyor. Ona "Namazın bozuldu" denildiği vakit, o diyor: "Neden namazım bozulsun, kalbim safidir."