Mektubat | Yirmi Dokuzuncu Mektub | 444
(390-463)

Hem Avrupa’ya karşı İslâmiyet’i müdafaa eden mütefekkirîn tarzında gitmiyorsun. Neden Eski Said vaziyetini değiştirdin? Neden ma’nevî mücahidîn-i İslâmiyye tarzında hareket etmiyorsun?

Elcevab: Eski Said ile mütefekkirîn kısmı, felsefe-i beşeriyenin ve hikmet-i Avrupaiyenin düstûrlarını kısmen kabûl edip, onların silâhlariyle onlarla mübâreze ediyorlar; bir derece onları kabûl ediyorlar. Bir kısım düstûrlarını, fünûn-u müsbete sûretinde lâyetezelzel teslim ediyorlar, o sûretle İslâmiyetin hakîki kıymetini gösteremiyorlar. Âdeta kökleri çok derin zannettikleri hikmetin dallariyle İslâmiyeti aşılıyorlar, güya takviye ediyorlar. Bu tarzda galebe az olduğundan ve İslâmiyetin kıymetini bir derece tenzil etmek olduğundan, o mesleği terkettim. Hem bilfiil gösterdim ki: İslâmiyetin esasları o kadar derindir ki; felsefenin en derin esasları onlara yetişmez, belki sathî kalır. Otuzuncu Söz, Yirmi Dördüncü Mektub, Yirmi Dokuzuncu Söz bu hakîkatı bürhanlariyle isbat ederek göstermiştir. Eski meslekte, felsefeyi derin zannedip, ahkâm-ı İslâmiyeyi zâhirî telakki edip felsefenin dallariyle bağlamakla durutmak ve muhafaza edilmek zannediliyordu. Halbuki felsefenin düstûrlarının ne haddi var ki, onlara yetişsin?


Sekizinci Kısım Olan Rumuzât-ı Semaniyye

“Sekiz Remiz”dir, yâni sekiz küçük risâledir. Şu remizlerin esası, İlm-i Cifr’in mühim bir düstûru ve ulûm-u hafiyenin mühim bir anahtarı ve bir kısım esrâr-ı gaybiye-i Kur’âniyenin mühim bir miftahı olan tevâfuktur.

İleride müstakillen neşredileceğinden buraya dercedilmedi.
Dinle
-