BİRİNCİ TELVİH: “Tasavvuf”, “tarikat”, “velâyet”, “seyr ü sülûk” namları altında şirin, nurânî, neş’eli, ruhânî bir hakîkat-ı kudsiye vardır ki; o hakîkat-ı kudsiyeyi i’lân eden, ders veren, tavsif eden binler cild kitab ehl-i zevk ve keşfin muhakkikleri yazmışlar, o hakîkatı ümmete ve bize söylemişler.
Biz, o muhit denizinden birkaç katre hükmünde birkaç reşhalarını şu zamanın ba’zı ilcâatına binâen göstereceğiz.
Suâl: Tarikat nedir?
Elcevab: Tarikatın gâye-i maksadı, mârifet ve inkişâf-ı hakâik-i îmaniye olarak, Mi’rac-ı Ahmedî’nin (A.S.M.) gölgesinde ve sayesi altında kalb ayağiyle bir seyr ü sülûk-u ruhânî neticesinde, zevkî, halî ve bir derece şuhûdi hakâik-i îmaniye ve Kur’âniyeye mazhariyet; “tarikat”, “tasavvuf” nâmiyle ulvî bir sırr-ı insanî ve bir kemâl-i beşerîdir.
Evet şu kâinatta insan bir fihriste-i câmia olduğundan, insanın kalbi binler âlemin harita-i ma’nevîyesi hükmündedir. Evet insanın kafasındaki dimağı, hadsiz telsiz telgraf ve telefonların santral denilen merkezi misillü, kâinatın bir nevi merkez-i ma’nevîsi olduğunu gösteren hadsiz fünun ve ulûm-u beşeriye olduğu gibi, insanın mâhiyetindeki kalbi dahi, hadsiz hakâik-i kâinatın mazharı, medârı, çekirdeği olduğunu; hadd ve hesaba gelmeyen ehl-i velâyetin yazdıkları milyonlarla nurânî kitablar gösteriyorlar.