Mektubat | Yirminci Mektup | 231
(222-258)

Herbir şey ve bütün eşya, bütün şuûnatiyle, bir Kadîr-i Mürid’in kabza-i tasarrufunda tedbir edilir. Ve bir Rahmân-ı Rahîm’in tanzimiyle ve lütfuyla güzelleştiriliyor. Ve bir Hannân-ı Mennân’ın tezyiniyle süslendiriliyor. Evet, başında şuur ve yüzünde gözü bulunana şu kâinat ve şu mevcûdâttaki nizam ve mîzan ve tanzim ve tevzin; birtek, yektâ, Vâhid, Ehad, Kadîr, Mürîd, Alîm, Hakîm bir zâtı, vahdâniyet mertebesinde gösterir. Evet, her şeyde bir birlik var. Birlik ise, biri gösterir. Meselâ, dünyanın lâmbası olan Güneş birdir; öyle ise, dünyanın mâliki dahi birdir. Meselâ, zemîn yüzündeki zîhayatların hizmetçileri olan hava, ateş, su birdir; öyle ise, onları istihdam eden ve bizlere musahhar eden dahi birdir.

ÜÇÜNCÜ KELİME:

Şu kelimeyi, Otuz İkinci Söz’ün Birinci Makamı gâyet kuvvetli ve şa’şaalı bir sûrette isbat ettiğinden, ona havale ederiz. Onun fevkinde beyân olamaz, ondan daha ileri beyâna lüzum yok ve îzah edilmez...

DÖRDÜNCÜ KELİME:

Yâni: Ferş’ten Arş’a, serâdan süreyya’ya, zerrâttan seyyârata, ezelden ebede kadar herbir mevcûd, semavât ve arz, dünya ve âhiret, her şey O’nun mülküdür. Mâlikiyet mertebe-i uzması, tevhid-i a’zam sûretinde O’nundur. Şu mertebe-i uzma-i mâlikiyet ve makam-ı a’zam-ı tevhidin bir hüccet-i kübrâsı, latif bir zamanda ve latif bir hatırada, Arabî ibâresinde, şu âcizin hatırına ilka edildi. O latif hâtıranın hâtırı için, aynı ibâre-i Arabîyeyi kaydedip, sonra meâlini yazacağız.

Dinle
-