Mektubat | Yirmi Altıncı Mektup | 316
(310-346)

       Hâşâ, hâşâ- tasnîat ve iftiraların mecmûası nazariyle bakmak; Sofestâileri ve şeytanları dahi utandıracak ve titretecek şenî’ bir hezeyan-ı küfrî olmakla beraber.. izhar ettiği din ve şeriat-ı İslâmiyenin şehâdetiyle ve müddet-i hayatında gösterdiği bilittifak fevkalâde takvâsının ve hâlis ve sâfi ubûdiyetinin delâletiyle ve bilittifak kendinde göründüğü ahlâk-ı hasenesinin iktizasiyle ve yetiştirdiği bütün ehl-i hakîkatın ve sâhib-i kemâlâtın tasdikiyle en mûtekid, en metîn, en emin, en sâdık bir Zâtı, -hâşâ sümme hâşâ!. yüz bin kere hâşâ!- i’tikadsız, en emniyetsiz, Allah’tan kork-maz, yalandan çekinmez bir vaziyette farzedip, muhalâtın en çirkin ve menfur bir sûretini ve dalâletin en zulümlü ve zulümatlı bir tarzını irtikâb etmek lâzımgelir.

Elhâsıl: -On Dokuzuncu Mektubun On Sekizinci İşâretinde denildiği gibi- Nasıl kulaklı âmi tabakası i’caz-ı Kur’ân fehminde demiş: “Kur’ân, bütün dinlediğim ve dünyada mevcûd kitaplara kıyas edilse, hiçbirisine benzemiyor ve onların derecesinde değildir.” Öyle ise, ya Kur’ân, umumun altındadır veya umumun fevkinde bir derecesi vardır. Umumun altındaki şık ise; muhal olmakla beraber, hiçbir düşman, hatta şeytan dahi diyemez ve kabûl etmez. Öyle ise Kur’ân, umum kitabların fevkindedir. Öyle ise mu’cizedir. Aynen öyle de; biz de ilm-i usûl ve fenn-i mantıkça sebr ve taksim denilen en kat’i hüccetle deriz:

Ey şeytan ve ey şeytanın şâkirdleri! Kur’ân, ya Arş-ı A’zamdan ve İsm-i Â’zamdan gelmiş bir kelâmullahtır, veyahut -hâşâ sümme hâşâ! yüz bin kere hâşâ!- yerde, Allah’tan korkmaz ve Allah’ı bilmez, i’tikadsız bir beşerin düzmesidir. Bu ise, ey şeytan! Sâbık hüccetlere karşı bunu sen di-yemezsin ve diyemezdin ve diyemeyeceksin. Öyle ise, bizzarure ve bilâşübhe Kur’ân, Hâlık-ı Kâinat’ın kelâmıdır. Çünkü; ortası yoktur ve muhaldir ve olamaz. Nasılki kat’i bir sûrette isbat ettik; sen de gördün ve dinledin.

Hem Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, ya Resûlullahtır ve bütün Resûllerin ekmeli ve bütün mahlûkatın efdalidir veyahut -hâşâ yüz bin def’a hâşâ!- Allah’a iftira ettiği ve Allah’ı bilmediği ve azâbına inanmadığı için i’tikadsız, esfel-i sâfilîne sukut etmiş bir beşer farzetmek (Hâşiye) lâzımgelir.

----------------------------
(Hâşiye): Kur’ân-ı Hakîm, kâfirlerin küfriyatlarını ve galiz ta’biratlarını ibtal etmek için zikrettiğine istinâden, ehl-i dalâletin fikr-i küfrîlerinin bütün bütün muhaliyetini ve bütün bütün çürüklüğünü göstermek için şu ta’biratı farz-ı muhal sûretinde titreyerek kullanmağa mecbûr oldum.

Dinle
-