Mektubat | Yirmi Altıncı Mektup | 340
(310-346)

İkincisi: Diğer bir müdür, dost iken, âmirlerinin hatırı için ve ehl-i dünyanın teveccühünü kazanmak fikriyle şahsıma değil, hizmetkârlığım cihetinde rakibâne ve düşmanane vaziyet aldı, kendi maksadının aksiyle tokat yedi. Ümid edilmediği bir mes’elede, iki buçuk seneye mahkûm edildi. Sonra Kur’ânın bir hizmetkârından duâ istedi. İnşâallah belki kurtulacak, çünkü ona duâ edildi.

Üçüncüsü: Bir muallim, dost görünürken ben de ona dost baktım. Sonra Barla’ya nakledip yerleşmek için düşmanâne bir vaziyeti ihtiyar etti; o maksadının aksiyle tokat yedi. Muallimlikten askerliğe atıldı. Barla’dan uzaklaştırıldı.

Dördüncüsü: Bir muallim (hâfız, hem mütedeyyin gördüğüm için) Kur’ânın hizmetinde bana bir dostluk edecek niyetiyle ona samîmane bir dostluk gösterdim. Sonra o, ehl-i dünyanın teveccühünü kazanmak için bir me’murun bir tek kelâmiyle bize karşı çok soğuk ve korkak vaziyeti aldı. Sonra o maksadının aksiyle tokat yedi. Müfettişinden şiddetli bir tekdir yedi ve azledildi.

İşte bu dört adam düşman vaziyeti almakla böyle tokat yedikleri gibi, üç dostum da ciddî dostluğun iktiza ettiği merdâne vaziyeti göstermedikleri için, tokat değil, bir nevi ihtar nev’inde aks-i maksadlariyle îkâz edildiler.

Birincisi: Gayet mühim ve ciddî ve hakîki bir talebem olan bir zât-ı muhterem, mütemadiyen Sözler’i yazar, neşrederdi. Müşevveş büyük bir me’murun gelmesiyle ve bir hâdisenin vukuu ile; yazdığı Sözler’i sakladı, muvakkaten istinsahı da terketti. Tâ ki, ehl-i dünyadan bir zahmet görmesin ve bir sıkıntı çekmesin ve onların şerlerinden emin olsun. Halbuki o hizmet-i Kur’âniyenin muvakkaten ta’tilinden gelen bir eser-i hata olarak, bir sene mütemâdiyen bin liraya mahkûmiyet gibi bir belâ, gözü önüne konuldu. Ne vakit istinsaha niyet etti ve eski vaziyetine döndü; o davasından tebrie etti, lillah’il-hamd beraet kazandı. Fakr-ı haliyle beraber bin liradan kurtuldu.

İkincisi: Beş seneden beri merd ve ciddî ve cesur bir dostum, ehl-i dünyanın ve yeni gelen bir âmirin hüsn-ü zannını ve teveccühünü kazanmak için, komşum iken, düşünmiyerek ihtiyarsız birkaç ay benim ile görüşmedi. Hatta bayramda ve ramazanda uğramadı. Halbuki maksadının aksiyle karye mes’elesi neticelendi, nüfuzu kırıldı.

Üçüncüsü: Haftada bir-iki def’a benimle görüşen bir hâfız, imam olmuş. Sarık sarmak için iki ay beni terketti. Hatta bayramda yanıma gelmedi. Hilaf-ı me’mul olarak, maksadının aksiyle yedi-sekiz ay imamlık ettiği halde hilaf-ı âdet bir sûrette ona sarık bağlattırılmadı.

Dinle
-