Ehl-i ferâset ba’zan kerâmet gibi geldiğini beyân eder. Hatta bir zaman bende şu nevi hassasiyet fazla idi. Bu hâli bir düstûr içine almak istedim, fakat yakıştıramadım ve yapamadım. Fakat ehl-i salâhatta ve bâhusus ehl-i velâyette bu hiss-i kabl-el vuku' fazla inkişaf eder, kerâmet-kârane âsârını gösterir.İşte umum avâm için dahi bir nevi velâyete mazhariyet var ki, rü'ya-yı sadıkada, evliya gibi, gaybî ve istikbalî olan şeyleri görüyorlar. Evet uyku nasılki avam için rü'ya-yı sâdıka cihetinde bir mertebe-i velâyet hükmündedir; öyle de umum için, gâyet güzel ve muhteşem bir sinema-i Rabbânîyenin seyrangâhıdır. Fakat güzel ahlâklı güzel düşünür. Güzel düşünen, güzel levhaları görür. Fenâ ahlâklı fenâ düşündüğünden, fenâ levhaları görür. Hem herkes için, âlem-i şehâdet içinde, âlem-i gayba bakan bir penceredir. Hem mukayyed ve fâni insanlar için, sâha-i ıtlak bir meydan ve bir nevi bekaya mazhar ve mâzî ve müstakbel, hâl hükmünde bir temaşagâhtır. Hem tekâlif-i hayatiye altında ezilen ve meşakkat çeken zîruhların istirahatgâhıdır. İşte bu gibi sırlar içindir ki, Kur’ân-ı Hakîm nev'indeki âyetlerle, hakîkat-ı nevmiyeyi ehemmiyetle ders veriyor.
Altıncısı ve en mühimi: Rü'ya-yı sâdıka benim için hakkalyakîn derecesine gelmiş ve pek çok tecrübatımla, kader-i İlâhînin her şey'e muhit olduğuna bir hüccet-i katı' hükmüne geçmiştir. Evet bu rü'yalar, benim için hususan bu birkaç sene zarfında o dereceye gelmiştir ki; meselâ yarın başıma gelecek en küçük hâdisat ve en ehemmiyetsiz muamelât ve hatta en âdi muhaverat yazılı olduğunu ve daha gelmeden muayyen olduğunu ve gecede onları görmekle, dilim ile değil, gözüm ile okuduğum bana kat’i olmuştur. Bir değil, yüz değil, belki bin def’a; gecede, hiç düşünmediğim halde gördüğüm ba’zı adamlar veyahut söylediğim mes'eleler, o gecenin gündüzünde az bir ta’bir ile aynen çıkıyor. Demek en cüz'î hâdisat vukua gelmeden evvel hem mukayyeddir, hem yazılmıştır. Demek tesadüf yok, hâdisat başıboş gelmiyor, intizamsız değillerdir.
Yedincisi: Senin müjdeli, mübârek ve güzel rü'yanın ta’biri, Kur’ân için ve bizim için çok güzeldir. Hem zaman ta’bir etti ve ediyor, ta’birimize ihtiyaç bırakmıyor. Hem kısmen ta’biri güzel olarak çıkmış. Sen dikkat etsen anlarsın. Yalnız bir-iki noktasına işâret ederiz. Yâni bir hakîkat beyân ederiz. Senin, hakîkat-ı rü'ya nev'inden olan vakıalar, o hakîkatın temessülâtıdır. Şöyle ki: