Mektubat | Yirmi Dokuzuncu Mektub | 425
(390-463)

Elhasıl: Eğer Türk Milleti, yalnız altıncı tâife olan gençlerden ibâret olsa ve gençlikleri dâimî kalsa ve dünyadan başka yerleri bulunmasa, sizin Türkçülük perdesi altındaki firenk-meşrebane harekâtınız, hamiyet-i milliyeden sayılabilirdi. Benim gibi hayat-ı dünyeviyeye az ehemmiyet veren ve unsuriyet fikrini firengî illeti gibi bir maraz telakki eden ve gençleri nâmeşrû keyf ve hevesattan men’e çalışan ve başka memlekette dünyaya gelen bir adama, “O Kürddür, arkasına düşmeyiniz.” diyebilirdiniz ve demeye bir hak kazanabilirdiniz. Fakat mâdemki Türk nâmı altında olan şu vatan evlâdı, sâbıkan beyân edildiği gibi altı kısımdır. Beş kısma zarar vermek ve keyflerini kaçırmak, yalnız birtek kısma muvakkat ve dünyevî ve akibeti meş’ûm bir keyf vermek, belki sarhoş etmek; elbette o Türk Milletine dostluk değil, düşmanlıktır. Evet ben unsurca Türk sayılmıyorum; fakat Türklerin ehl-i takva tâifesine ve musîbetzedeler kısmına ve ihtiyarlar sınıfına ve çocuklar tâifesine ve zaîfler ve fakirler zümresine bütün kuvvetimle ve kemâl-i iştiyakla müşfikâne ve uhuvvetkârane çalışmışım ve çalışıyorum. Altıncı tâife olan gençleri dahi, hayat-ı dünyeviyesini zehirlettirecek ve hayat-ı uhreviyesini mahvedecek ve bir saat gülmeye bedel, bir sene ağlamayı netice veren harekât-ı nâmeşrûadan vazgeçirmek istiyorum. Yalnız bu altı-yedi sene değil, belki yirmi senedir Kur’ândan ahzedip Türkçe lîsaniyle neşrettiğim âsâr meydandadır.

Evet Lillahi’l-hamd, Kur’ân-ı Hakîm’in mâden-i envârından iktibas edilen âsâr ile, ihtiyar tâifesinin en ziyâde istedikleri nur gösteriliyor. Musîbetzedelerin ve hastaların tiryak gibi en nâfi’ ilâçları, eczahâne-i kudsiye-i Kur’âniyede gösteriliyor. Ve ihtiyarları en ziyâde düşündüren kabir kapısı, rahmet kapısı olduğu ve i’dam kapısı olmadığı, o envâr-ı Kur’âniye ile gösterildi. Ve çocukların nazik kalblerinde hadsiz mesâib ve muzır eşyaya karşı gâyet kuvvetli bir nokta-i istinâd ve hadsiz âmâl ve arzularına medâr bir nokta-i istimdâd Kur’ân-ı Hakîm’in madeninden çıkarıldı ve gösterildi ve bilfiil istifade ettirildi. Ve fukaralar ve zuafâlar kısmını en ziyâde ezen ve müteessir eden hayatın ağır tekâlifi, Kur’ân-ı Hakîm’in hakâik-i îmaniyesiyle hafifleştirildi.

İşte bu beş tâife ki, Türk Milletinin altı kısmından beş kısmıdır; menfaatlerine çalışıyoruz. Altıncı kısım ki, gençlerdir. Onların iyilerine karşı ciddî uhuvvetimiz var. Senin gibi mülhidlere karşı hiçbir cihetle dostluğumuz yok! Çünkü ilhada giren ve Türkün hakîki bütün mefahir-i milliyesini taşıyan İslâmiyet milliyetinden çıkmak isteyen adamları Türk bilmiyoruz, Türk perdesi altına girmiş firenk telakki ediyoruz! Çünkü; yüz bin def’a Türkçüyüz deyip da’va etseler, ehl-i hakîkatı kandıramazlar. Zîra fiilleri, harekâtları, onların da’valarını tekzib ediyor.

İşte ey firenk-meşrebler ve propagandanızla hakîki kardeşlerimi benden soğutmaya çalışan mülhidler! Bu millete menfaatiniz nedir? Birinci tâife olan ehl-i takva ve salâhatın nûrunu söndürüyorsunuz.

Dinle
-