Mektubat | Yirminci Mektup | 246
(222-258)

İşte bilmüşahede her mevsimde rûy-i zemînde gördüğümüz bu faaliyet-i kudret, kat’iyyen delâlet eder ki: Şu ef’alin menba’ı olan kudrete nisbeten; en büyük şey, en küçük şey kadar kolaydır ve hadsiz efradın îcadı ve idareleri, bir ferd kadar rahatça îcad ve idare edilir.

Üçüncüsü: Şu kâinatta, şu görünen tasarrufat ve ef’al ile hükmeden Sâni’-i Kadir’in kudretine nisbeten, en büyük küll en küçük cüz’ kadar kolay gelir. Efradça kesretli bir küllînin îcadı, bir tek cüz’înin îcadı kadar suhûletlidir. Ve en âdi bir cüz’îde, en yüksek bir kıymet-i san’at gösterilebilir. Şu hakîkatın sırr-ı hikmeti üç menba’dan çıkar:

Evvelâ: İmdâd-ı vâhidiyetten.

Sâniyen: Yüsr-ü vahdetten.

Sâlisen: Tecellî-i ehadiyetten.

Birinci menba’ olan imdâd-ı vâhidiyet: Yâni herşey ve bütün eşya, bir tek zâtın mülkü olsa; o vakit vâhidiyet cihetiyle herbir şey’in arkasında, bütün eşyanın kuvvetini tahşid edebilir. Ve bütün eşya, birtek şey gibi kolayca idare edilir. Şu sırrı, şöyle bir temsil ile fehme takrib için deriz; meselâ: Nasılki bir memleketin tek bir pâdişâhı bulunsa, o pâdişâh o vahdet-i saltanat kanunu cihetiyle, herbir neferin arkasında bir ordu kuvvet-i ma’nevîyesini tahşid edebilir.. ve edebildiği için; o tek nefer, bir şâhı esîr edebilir ve şâhın fevkinde pâdişâhı nâmına hükmedebilir. Hem o pâdişâh, vâhidiyet-i saltanat sırriyle, bir neferi ve bir me’muru istihdam ve idare ettiği gibi, bütün orduyu ve bütün me’murlarını idare edebilir. Güya vâhidiyet-i saltanat sırriyle herkesi, herşey’i, bir ferdin imdâdına gönderebilir. Ve herbir ferdi, bütün efrad kadar bir kuvvete istinâd edebilir; yâni ondan meded alabilir. Eğer o vâhidiyet-i saltanat ipi çözülse ve başı bozukluğa dönse; o vakit herbir nefer, hadsiz bir kuvveti birden kaybedip, yüksek bir makam-ı nüfuzdan sukut eder, âdi bir adam makamına gelir. Ve onların idare ve istihdamları, efrad adedince müşkilât peyda eder. Aynen öyle de şu kâinatın Sâni’i, Vâhid olduğundan; herbir şey’e karşı, bütün eşyaya müteveccih olan esmâyı tahşid eder. Ve nihayetsiz bir san’atla, kıymetdar bir sûrette îcad eder. Lüzum olsa, bütün eşya ile birtek şey’e bakar, baktırır, meded verir ve kuvvetli yapar. Ve bütün eşyayı dahi o vâhidiyet sırriyle; birtek şey gibi îcad eder, tasarruf eder, idare eder.

İşte, şu imdâd-ı vâhidiyet sırriyledir ki; şu kâinatta nihayet derecede mebzuliyet ve ucuzluk içinde, nihayet derecede san’atça ve kıymetçe yüksek ve âli bir keyfiyet görünüyor.

Dinle
-