Barla Lahikası | Mektub 4 | 11
(11-11)

Muvasalatımın ilk gecesi pederimin misafirlerine tahsis eylediği oda-ya devam eden zevâta; mütevekkilen alâllah, akşam ile yatsı arasında Risâle-i Nur’u okumağa başladım.

Sevgili Üstadım! Evvelce arzettiğim vechile ben artık birşey için yaşadığımı zannediyorum. O da, üstadım olan dellâl-ı Kur’ân’ın vazife-i me’mure-i ma’nevîyyesini îfada kendilerine pek cüz’î bir yar-dım ve Kur’ân hesabına cüz’î bir hizmetkârlıktan ibarettir. Orada bu-lunduğunuz müddetçe Hazret-i Kur’ân’dan hakîkat-ı îman ve İslâm hesa-bına vâki olacak istihraç ve tecelliyâttan mahrum bırakılmamaklığımı hâs-saten istirham ediyorum.

İnşâallah müstecab olan duânızla Allah-ı Zülcelâl, Risâle-i Nur hiz-metinde ümid ve arzu ettiğim neticeye vâsıl, merhum ve mağfur Abdurrahman gibi âhir nefeste îman ve tevfik ve saâdet-i bâkiyede iki cihan serveri Nebiyy-i Ekremimiz Muhammedeni’l Mustafa (Sallâllahu teâlâ aleyhi ve sellem) Efendimize ve siz muhterem üstadımın arkasında ve yakınında komşuluk vermek sûretiyle âmâl-i hakîkiyeye nâil buyurur.

Risâle-i Nur gerçi zâhiren sizin eserinizdir, fakat nasıl ki, Kur’ân-ı Mübîn Allah’ın kelâmı iken Seyyid-i Kâinat, Eşref-i Mahlûkat Efendimiz nâsa tebliğe vasıta olmuştur, siz de bu asırda yine o Furkan-ı Azîm’in nurlarından bugünün karmakarışık sarhoş insanlarına emr-i Hak’la hitab ediyorsunuz. Öyle ise; O Hakîm-i Rahîm, size bu eseri yaptırtan, o nurları ayak altında bıraktırmaz. Elbette ve elbette fânilerden belki de hiç ümid edilmediklerden sâhibler, hâfızlar, ikinci üçüncü hatta onuncu derecede mübelliğler, nâşirler halk buyurur itikadındayım.

Hulûsî

Dinle
-