Barla Lahikası | Mektub 230 | 237
(237-237)

(Mu’cizât-ı Ahmediye’yi yaldızla yazan Doktor Abdülbâki Bey’in fıkrasıdır.)

Sevgili, Müşfik Üstadım, Efendim Hazretleri!

Kıymetine nihayet olmayan ve her vecih ile medih ve takdir sitayişine şâyân bulunan Risâle-i Nur eczalarından bir parçası olan On Dokuzuncu Mektub’u, bu mektubun mazhar olduğu intişarındaki inâyetine mâsadak olan kalemimle, iki gün evvel ikmâl edip, sevgili üstadıma takdim ediyorum. Bu risâle hakkında aziz üstadıma kalbî ihtisasatımı arz etmek istiyorum. Fakat ne kalemim ve ne de kalbim ifadeden âcizdir.

Bu risâlenin ruhumda vücûda getirdiği tebeddülâtı tarif im-kânsızdır. Hakîkaten ruhumun asr-ı saadete âid karanlıklı noktalarını aydınlatmış, kalbimin en derin mahallerine nüfuz ederek, fakir talebenize verdiği ziyaları, nurları ile fakir talebenizi, öyle bir hale getirmiştir ki; bu kusurlu talebenizin Cenâb-ı Hak’tan istediği ve zulümatları yararak nurlar serpen asırda, beşeriyeti helâkten kurtarıp saadete dâvet eden ve elinde ve lîsanında sonsuz mu’cizatı ile, yalnız beşeriyete ve dünyaya değil, bütün mevcûdâta, dünya ve âhirete kendini tanıttıran o Peygamber-i Zîşân’a ümmet olabilmek ve sevgili üstadıma talebe olabilmek kaydı altında hayatıma hâtime verilmesidir. El ve ayaklarınızdan öperim, efendim.

Abdülbâki


Dinle
-