Barla Lahikası | Mektub 213 | 220
(220-220)

(Hulûsî Bey’e hitabdır.)

Aziz Kardeşim!

Evvelâ: Mektubun bana te’sir etti. Fakat hakîkatı düşündüm, o teessür gitti. İşte hakîkat şudur ki: Mabeynimizdeki münâsebet ve uhuvvet inşâallah hâlis ve lillâh için olduğundan, zaman ve mekânla mukayyed olmaz. Bir şehir, bir vilâyet, bir memleket; belki küre-i arz, belki dünya, belki âlem-i vücûd iki hakîki dost için, bir meclis hükmündedir. Böyle dostluk ve kardeşliğin firakı yok, hep visaldir. Fâni, mecâzî, dünyevî dostluklar sâhibleri, firakı düşünsün, bize ne?

Mezhebimizde (mesleğimizde) firak yok. Sen nerede bulunsan, şu kardeşin ile ellerinizdeki Sözler vasıtasıyla sohbet edebilirsin. Ben de istediğim zaman, seni yanımda dergâh-ı İlâhîye beraber el açıp niyaz etmek sûretinde görebilirim. Eğer kader sizi başka bir yere gönderse, hükmünce kemâl-i rıza ile teslim ol. Hem senin gibi, inşâallah kalbi selim, aklı müstakim, hakîki îman dersini veren zâtlara başka yerler daha ziyâde muhtaçtır. Eğirdir’de lillâh-il-hamd îmana çok hizmet ettin. Eğirdir’den ziyâde başka yerler belki daha muhtaçtır.

Sâniyen: Sorduğun birinci suâle senin kalbini tevkil ediyorum. Nasıl fetva verirse, ben de öyle râzıyım. Merâtib-i dünya, nokta-i nazarımda pek ehemmiyetsiz olmakla beraber, senin gibi mertebesini hizmet-i Kur’ân’a medâr edenler için, minnet altına ve zillete girmemek şartıyla hoş görüyorum. İkinci suâlin ise, peder ve vâlidenin arzuları pek mühimdir. Kur’ân-ı Hakîm bir âyet-i kerîmede, beş tarzda onlara karşı şefkat ve hürmete emreder. Eğer sühûletle arzuları yerine gelmek kabilse yaparsınız.

Sâlisen: Aziz kardeşlerim, bahar ve yazın meşgaleleri, hem gece-lerin kısalması, hem şuhûr-u selâsenin gitmesi ve ekser kardeşlerimin bir derece hisse alması ve daha sâir ba’zı esbâbın bulunması elbette bir derece neş’eli kış dersine fütur verir. Fakat onlardan gelen fütur, size fütur vermesin. Çünkü o dersler, ulûm-u îmaniyeden olduğu için, bir insan yalnız kendi nefsine dinlettirse yeter. Bâhusus siz dâima bir-iki hakîki kardeşi de bulursunuz.

Hem o dersi dinleyenler yalnız insanlar değil. Cenâb-ı Hakk’ın zîşuur çok mahlûkatı vardır ki, hakâik-i îmaniyenin istimaından çok zevk alırlar. Sizin o kısım arkadaşınız ve müstemi’leriniz çoktur. Hem mütefekkirâne, o çeşit sohbet-i îmaniye, zemin yüzünün bir ma’nevî zîneti ve medâr-ı şerefi olduğuna işâreten biri demiş:

Yâni: Semâvât zemine gıbta eder ki; zeminde hâlisen-lillâh sohbet ve zikir ve tefekkür için, bir-iki adam, bir-iki nefes, yâni bir-iki dakika beraber otururlar; kendi Sâni’-i Zülcelâlinin çok güzel âsâr-ı rahmetini ve çok hikmetli ve süslü eser-i san’atını birbirine göstererek Sâni’lerini sevip sevdirirler, düşünüp düşündürürler.

Hem de ilim iki kısımdır: Bir nevi ilim var ki, bir def’a bilinse ve bir-iki def’a düşünülse kâfi gelir. Diğer bir kısmı, ekmek gibi, su gibi her vakit insan onu düşünmeye muhtaç olur. Bir def’a anladım, yeter diyemez. İşte ulûm-u îmaniye bu kısımdandır. Elinizdeki Sözler ekseriyet i’tibâriyle inşâallah o cümledendir.

Bütün kardeşlerimize birer birer selâm ediyorum. Zannederim müfarakat ihtimalinden, ikimizden ziyâde Hakkı Efendi kardeşimiz daha ziyâde sevab kazanmak emâresi olarak, daha ziyâde müteessirdir. Fakat Cenâb-ı Hak hakkımızda çok emârelerle inâyet ve rahmetini gösterdiğinden, surî iftirâkımız vuku’ bulsa, bir eser-i inâyet ve rahmet olduğunu telakki etmeliyiz.

Râbian: Sizin gibi hakîkata yetişmiş ve hakîkattaki hakîki teselli ve esaslı sevinci bulmuş zâtlara, envâr-ı îmaniyenin ve esrâr-ı Kur’âniyenin neşirlerine karşı ehl-i dalâletin ve şeytanların desaisle tehacümünden neş’et eden müşkilât ve gam ve kedere karşı sabır ve metanet et ve hüzün ve merak etme demeye ihtiyaç hissetmem.

Hem her vakit beklediğim, ehl-i zındıkanın bana hücumu gayretli talebem, cesaretli biraderzâdem olan uhrevî kardeşimden başlaması muhtemel olmakla beraber, hıfz-ı Kur’ânî her müşkilâta galib ve lezzet-i hizmet-i îmaniye her kederi unutturur, itikadında olduğumdan, seni teşci’ ve teşvike lüzum görmem.

Râkımu’l-Hurûf Hâfız Hâlid sana selâm eder, duanı ister.


Âhiret Kardeşiniz

Said Nursî


Dinle
-