Barla Lahikası | Mektub 144 | 151
(151-151)

(Re’fet Bey ve Husrev gibi Risâle-i Nur şâkirdlerinin Risâle-i Nur bereketine işâret eden buldukları lâtif bir tevâfuktur)

Risâle-i Nur’un Isparta’ya ne derece rahmet olduğuna delâlet eden bir tevâfuk-ı acibe:

Risâle-i Nur’un mazhar olduğu inâyâtın külliyetinden mühim bir ferdi de şudur ki: Isparta Vilâyeti sekiz seneden beri Risâle-i Nur’un müellifini sînesinde saklamıştı ve Barla gibi şirin bir nahiyesinde -Cenâb-ı Hakk’ın lütf ve keremiyle muhafaza etmişti. Bu müddet zarfında yavaş yavaş intişar eden Risâle-i Nur’dan Isparta’da binler adam îmanlarını takviye ettiler. Bilhassa, gençler pek çok istifade ve istifaza ettiler.

Vaktâ ki, Üstadımızın Barla gibi lâtif ve şirin bir mahaldeki sıkıntılı ve pek acıklı ve en katı kalbleri ağlatan işkenceli esareti bitti. Risâ-le-i Nur’un müellifi olan üstadımızın nazarı Cenâb-ı Hakk’ın avniyle Isparta’ya müteveccih oldu. Evhama düşen ba’zı zâlim ehl-i dünyanın; teşebbüskârâne harekât-ı zâhiriyesi bir sebeb-i âdi olarak yeni bir zulme hedef oldu. Üstadımız Isparta’ya getirildi. Fakat üstadımızın teşrif ettiği zaman, yaz mevsiminin en hararetli zamanı idi.. Yağmurlar kesilmiş, Isparta’yı iska eden sular azalmış, bir kısm-ı mühimminin menba’ı kesilmiş; ağaçlar sararmağa, otlar kurumağa, çiçekler buruşmağa başlamıştı. Risâ-le-i Nur’un en ziyâde intişar ettiği mahal Isparta Vilâyeti olduğu için Risâ-le-i Nur hakkındaki inâyât-ı Rabbânîyeyi pek yakından müşahede eden Risâle-i Nur şâkirdleri olan bizler, mühim bir vâkıaya daha şâhid olduk.

Bu hâdise ise: Müellifinin Isparta’ya teşrifini müteâkib —bir asır içinde bir veya iki def’a vukua gelen— bu yaz mevsimindeki yağmurun kesretli yağması olmuştur. Pek hârika bir sûrette yağan bu yağmur Isparta’nın her tarafını tamamen iska etmiş; nebâtata yeniden hayat bahşedilmiş; bağlar, bahçeler başka bir letafet kesbetmiş; ekserisi hemen hemen zîraatla iştigâl eden halkın yüzleri -Risâle-i Nur-’un nâil olduğu inâyâtından ve bereketinden olan bu yağmurdan istifade ederek gülmüş, ruhları inbisat etmişti. Cenâb-ı Hak kemâl-i merhametiyle, bu yaz mevsiminin bu şiddetli ve hararetli vaziyetini, baharın en letâfetli, en şirin ve en hoş vaziyetine tebdil etti. Güya Risâle-i Nur yüz on dokuz parçasıyla, müellifi olan Üstadımıza bir taraftan hoşamedî etmek ve mahzun olan kalbine teselli vermek ve gamnâk ruhunu tatyib etmek; ve diğer taraftan da, sekiz seneden beri yaşadığı Barla’yı unutturmak ve o muhteşem çınar ağacını ve dostlarını ve alâkadar olduğu şeylerden gelen firak hüznünü hatırlatmamak için, Cenâb-ı Hak’tan yüz on dokuz risâlenin eliyle, yüz on dokuz bin kelimeleri diliyle dua etti, yağmur istedi. Cenâb-ı Hak, öyle bereketli bir yağmur ihsan etti ki; bir misli doksan üç târihinde yağdığını ihtiyarlarımızdan işitiyoruz ki; bu tarih, üstâdımızın târih-i velâdetine tesâdüf etmekle beraber, bu umûmî hâdise-i rahmet olan kesretli yağmur, husûsi bir sûrette Risâle-i Nur’a baktığına bir delili de şudur ki: Risâ-le-i Nur’un neşrine vâsıta olan üstadımız geldiği gün, Isparta’yı gâyet hararetli ve yağmursuzluktan toztoprak içinde görmüş. Barla gibi bir yayladan gelip böyle bir yerde dayanamayacağım, diye telâş ediyordu. Üçüncü veya dördüncü günü bahçeleri kısmen gezdiği vakit, sebze ve ot ve çiçeklerin susuzluktan buruştuklarını görerek gâyet müteessirane su istiyor, yağmur taleb ediyordu. Arkadaşımız olan Bekir Bey’den değirmenleri çeviren suyu göstererek “Isparta’nın suyu bu kadar mı?” diye sormuştu. Bekir Bey cevab verdi: “Gölcüğün suyu kesilmiş, gelmiyor. Isparta’nın dörtte birini sulayan bu sudan başka yoktur.” dedi.

Üstadımızın Isparta’da çok talebesi bulunduğundan, rûhen yağmurun gelmesini istiyordu. Aynı günde öyle bir yağmur geldi ki, elli seneden beri Isparta böyle bir hâdiseyi görmemiş. O yağmur yüzde doksan dokuz menfaat vermiştir. Bundan anlaşılıyor ki, o tevâfuk tesâdüfî değil; bu rahmet, Isparta’ya rahmet olan Risâle-i Nur’a bakıyor. Lillâh-il-hamd. Bu kerem-i İlâhî neticesi olarak üstadımız diyor ki; “Isparta bana Barla’yı unutturdu. Unutamadığım birşey varsa, o da her yerde olduğu gibi Barla’da bulunan ciddî dost ve talebelerimdir.”

Talebesi Talebesi Hizmetkârı Hizmetkârı
Mustafa Lütfü Rüşdü Husrev

Dâimî Hizmetkârı Dâimî Hizmetkârı
Bekir Bey Re’fet

Dinle
-