Barla Lahikası | Mektub 80 | 87
(87-87)

(Husrev’in bir fıkrasıdır)

Sevgili, muhterem Üstadım, Kıymettar Üstadım!

Bekir Ağa ile gönderdiğiniz mektubtan duyduğum süruru tarif etmek, benim gibi âciz bir talebenin ne lîsanı ve ne de kaleminin haddi değildir. Sevincimden mektubunuzu takbil ediyor; ruhum sizinle yaşadığı halde, cismen uzak bulunduğumuzdan ağlıyordum. Zaman oluyor ki, gözlerimden dökülen yaşları, yazı yazmak veyahut risâleleri okumakla teskin edebiliyorum. Zaman oluyor kalbim mütemadiyen ağlıyor, ah sevgili Üstadım sizden pek büyük istirhamım budur ki: Beni afvediniz. İki-üç seneden beri dünyayı sevmez olduğum halde kurtulamadığımdan çok müteessirim. Issız sahralar, susuz çöller, ruhumun birer meskeni oluyor. Hayalen oralarda dolaşıyorum. Güya bir şey arıyorum.

Evet, bir şey arıyorum. Heyhat, aradığım hem çok yakın, hem çok uzak görünüyor. Bilmiyorum daha ne kadar zaman bu hâl içerisinde çırpınacağım. Evet, yine pek çok müteşekkirim. Nasıl teşekkürüm hadsiz olmasın? Henüz bir sene oldu; iki gece birbiri üstüne gördüğüm iki rü’ya-yı sâdıkada, temelleri atılmakta olan büyük bir gülyağı fabrikasının kâtibliğine tayin edilmiş ve işe mübaşeret etmiştim. Bu rü’ya tarihinden iki ay sonra risâleleri yazmağa başladım. Ve bilhassa Yirmi Sekizinci Mektub’un Yedinci ve Sekizinci Mes’elelerinde, hizmetimizin makbuliyeti ve rıza-i İlâhî dâhilinde olduğu pek açık bir lîsanla yazılması, âciz talebenizi de dilşâd etmiş bulunuyor. Sevgili üstadım, Allah sizden ebeden razı olsun.

Husrev


Dinle
-