Barla Lahikası | Mektub 137 | 144
(144-144)

(Dereli Hâfız Ahmed Efendi’nin çok ma’nidar rü’yalı bir fıkrasıdır)

Aziz ve müşfik Üstadım Efendim!

Birgün âlem-i menamda bir sahrada gezerken, bir çok kalabalık ahâlinin içine girdim. Dersim olan Kelime-i Tevhid’e devam ediyordum. O ahâlinin cümlesi Nasarâ imiş. Biz âşikâre Kelime-i Tevhid’i çektiğimizden, hepsi bize iştirâk etti. Her yüz başında, “Muhammedü’r-Resûlullah” diyorum. O Nasâralar, “İsâ ruhullah” diyorlar. Onlara dedim ki: “Yahu biz İsâ Aleyhisselâm’ı tasdik ediyoruz.” Ve kendilerine Kelime-i Tevhid’i okudum, “İsâ ruhullah” dedim. İşte bakınız, ben sizin peygamberinizi tasdik ediyorum, siz de bizim peygamberimizi tasdik etseniz ne olur, dedim. “Hâyır! İsâ Aleyhisselâm gökten inmedikçe ve sizin peygamberinizi âşikâr tasdik etmedikçe, biz tasdik etmeyiz.” dediler. Bunun üzerine yanımda iki arkadaş bulundu. Lâkin arkadaşlarım kimler olduğunu bilemiyorum. “Biz duâ edelim de, İsâ Aleyhisselâm gelsin ve bizi nasıl tasdik ediyor, göreceksiniz.” Duâ ettik. İki kişi, “âmîn” dediler. Lâkin İsâ Aleyhisselâm gelmeyince müteessir olduk. Yine duâ ettik, “Ya Rabbi!.. Bizi bunların yanında niçin mahcûb çıkarıyorsun?” dedik. “Bu din âlî değil mi?”

Tahminen, arası bir saat veya bir buçuk saat sonra, karşıdan üç kişi çıktı. Elhamdülillâh İsâ Aleyhisselâm geliyor. Baktım birisi sakallı, ikisi şâbb-i emred. Dedim: “İsâ Aleyhisselâm otuz üç yaşında olduğu halde göğe hurûç etti.. ne için sakalında beyaz var?” Kalbime geldi ki, “Allahu a’lem.. İsâ Aleyhisselâm değilse?” Bu zât ve iki arkadaşıyla yanımıza geldiler. Dikkatle baktım; üstadımızın sîmâsı ve elbisesidir. Bizim yanımıza gelince, bizim altımız mağara imiş. Yanındaki iki kişiye emretti: “Şurada kilitli salibler, haçlar var. Cümlesini çıkarınız.” Çıkardılar. Nasâralara karşı hepsini kırdı ve Kelime-i Tevhid getirip Peygamberimizi tasdik edince, biz de Nasâralara, “Bakınız, işte İsâ Aleyhisselâm’ın vekili geldi” deyince, cümlesi tasdik ettiler.

Allahu a’lem bu rü’yanın bir ta’biri şudur ki: Üstadımızın Kur’ân-ı Hakîm’den aldığı ve neşrettiği Risâle-i Nur vasıtasıyla Nasâra’nın bir kısmı İslâmiyeti kabul edecek ve Nasâra Müslümanları veya Hıristiyan mü’minleri hükmüne geçip Üstadımızın sözlerini İsâ Aleyhisselâm’ın sözleri nev’inden hüsn-ü kabul edeceklerine işârettir.

Evet, Risâle-i Nur’da öyle bir kuvvet vardır ki, Avrupa’nın en muannid feylesoflarını dahi teslime mecbûr eder. Her ruhun bir ihtiyac-ı hakîkisi olan, hakîki îman nurunu arayan Hıristiyan muvahhidler, elbette Risâle-i Nur’u görseler (Hazret-i İsâ Aleyhisselâm’ın vesâyâsı nev’inden) kabul edip sarılacaklardır...

Dereli Mutâf Hâfız Ahmed


Dinle
-