Kastamonu Lahikası | Mektup 53 - 54 | 83
(83-83)
(53)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Bu def’aki mektublarınız gelmeden evvel, bir ihtar ile kendi cevabını kerâmetkârane yazdırmış. Demek, mektub sâhiblerinin fevkalâde Sadâkatları kerâmet derecesine çıkmış.

Kardeşlerim, mektublarınızda çok yüksek düşünce ve takdirat, binden bir hisse de benim olsa hadsiz şükrederim. Belki Risâle-i Nur’un ma’nevî şahsiyeti ve çok kesretli talebeleri içinde bilmediğimiz gâyet yüksek bir makam sâhibi bir zâtın te’siratı ve kumandası hissediliyor. Benim gibi bin derece uzak bir bîçâre tasavvur ediliyor. Hakkım olmadan bana verilen ziyâde ehemmiyetiniz inşâallah size zararı olmaz, fakat Risâle-i Nur’un hüsn-ü cereyanına zarar ihtimali var. Siz bir hakîkatı hissediyorsunuz ve fevkalâde Sadâkat ve ihlasınız inşâallah hak görür, fakat sûrette ba’zan aldanılır. Biz, hizmetle mükellefiz. Neticeleri ve muvaffakıyet, Cenâb-ı Hakk’a aittir.

(54)

(Ehemmiyetlidir)

Risâle-i Nur talebelerinden bir kısım kardeşlerimin benim haddimin çok fevkinde hüsn-ü zanlarını ve ifratlarını ta’dil etmek için ihtar edilen bir muhaveredir.

Bundan kırk-elli sene evvel, büyük kardeşim Molla Abdullah (Rahmetullahi Aleyh) ile bir muhaveremi hikâye ediyorum:

O merhum kardeşim, evliya-i azîmeden olan Hazret-i Ziyâeddin (Kuddise Sırruhu) nun has müridi idi. Ehl-i tarîkatça, mürşidinin hakkında müfritane muhabbet ve hüsn-ü zan etse makbul gördükleri için o merhum kardeşim dedi ki: “Hazret-i Ziyâeddin bütün ulûmu biliyor. Kâinatta, kutb-u a’zam gibi her şeye ıttılaı var.” Beni, onunla rabtetmek için çok hârika makamlarını beyan etti.

Ben de o kardeşime dedim ki: “Sen mübalağa ediyorsun. Ben onu görsem, çok mes’elelerde ilzam edebilirim.

Səs yoxdur