Kastamonu Lahikası | Mektup 20 | 30
(30-31)

Hem dört vecihle dört nevi ibâdet-i makbule hükmünde bulunan kitâbetinde hem îmânını kuvvetlendirmek, hem başkalarının îmânlarını tehlikeden kurtarmasına çalışmak, hem hadîsin hükmüyle, bir saat tefekkür ba’zan bir sene kadar bir ibâdet hükmüne geçen tefekkür-ü îmânîyi elde etmek ve ettirmek, hem hüsn-ü hattı olmayan ve vaziyeti çok ağır bulunan üstadına yardım etmekle hasenatına iştirak etmek gibi çok fâideleri elde edebilir. Ben, kasemle te’min ederim ki; bir küçük risâleyi kendine bilerek yazan adam, bana büyük bir hediye hükmüne geçer; belki herbir sahifesi bir okka şeker kadar beni memnun eder.

İkinci Madde: Maatteessüf Risâle-i Nur’un îmânsız ve emansız cin ve ins düşmanları, onun çelik gibi metin kal’alarına ve elmas kılınç gibi kuvvetli hüccetlerine mukabele edemediklerinden, çok gizli desiseler ve hafî vasıtalar ile; haberleri olmadan yazanların şevklerini kırmak ve fütûr vermek ve yazıdan vazgeçirmek cihetinde şeytancasına hücum edip darbe vuruyorlar. Husûsan burada ihtiyaç pek çok ve yazıcılar çok az ve düşmanlar çok dikkatli, kısmen talebeler mukavemetsiz olduğundan; bu memleketi o Nurlardan bir derece mahrum ediyor. Benimle hakîkat meşrebinde sohbet etmek ve görüşmek isteyen adam, hangi risâleyi açsa; benimle değil, hâdim-i Kur’an olan üstadıyla görüşür ve hakaik-i îmâniyeden zevkle bir ders alabilir.

* * *

(20)

Mâ’nevî bir ihtar ile, bir-iki ince mes’eleyi size yazıyorum:

BİRİNCİSİ: Geçen Ramazan-ı Şerif’te, Ehl-i Sünnet’in selâmet ve necatı için edilen pek çok duaların şimdilik aşikâre kabulleri görünmemesine husûsî iki sebeb ihtar edildi:

Birincisi: Bu asrın acib bir hassasıdır. (Hâşiye) Bu asırdaki ehl-i İslâm’ın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli cânileri de âlîcenabane afvetmesi; ve bir tek haseneyi ve binler seyyiatı işleyen ve binler ma’nevî ve maddî hukuk-u ibadı mahveden adamdan bir tek haseneyi görse, ona bir nevi tarafdar çıkmasıdır.


Hâşiye: Yani elması elmas bildiği halde, camı ona tercih eder.

Səs yoxdur