Kastamonu Lahikası | Mektup 135 | 217
(217-219)

(135)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Size “Üç Nokta”yı beyan etmeye kalbde bir ihtiyaç oldu:

Birincisi: “Bir hâdisede hem insan eli, hem kader müdahalesi olduğundan; insan zâhirî sebebe bakıp ba’zan haksız hükmedip zulmeder. Kader, o musîbetin gizli sebebine baktığı için adâlet eder” diye, Risâle-i Nur’da bir kâide-i esâsiyedir.

Hem şimdiye kadar Risâle-i Nur’un başına gelen hâdiselerde bir dest-i inâyet, bir vech-i rahmet bulunduğu tecrübelerle sabittir.

Bu iki cihette kalbden bir sual çıktı: “Acaba Nur hakkındaki bu yeni İstanbul hâdisesinde vech-i adâlet ve rahmet nedir?” Hatıra böyle bir cevab geldi ki:

Risâle-i Nur’a, ehl-i ilim ve ehl-i dikkati ciddiyetle bakmaya ve tedkik etmeye sevketti. Elbette Risâle-i Nur’u tedkik eden bir âlim, insafı varsa tarafdar olur. Ve Risâle-i Nur, ülema dâiresinde ve İstanbul âfâkında tezahür edecek. İşte vech-i rahmet ve inâyet!

Amma kader-i İlâhî’nin vech-i adâleti şudur ki: Risâle-i Nur’un hakîkatıyla ve şâkirdlerinin şahs-ı ma’nevîsiyle tezahür eden fevkalâde îmânî hizmetlerin ehemmiyetli bir kısmını bîçâre tercümanına vermek ve ehl-i dünya ve ehl-i siyaset ve avâmın nazarında birinci derece ve hakîkat nazarında,

Səs yoxdur