Kastamonu Lahikası | Mektup 37 | 59
(59-61)

İkinci Mes’ele: Ben hem kendimde, hem bu yakındaki Risâle-i Nur talebelerinde, şuhûr-u Muharremeden sonra bir yorgunluk ve şevkte bir fütûr görüyordum. Sebebini vâzıhan bilmiyordum. Şimdi, eskide söylediğim tahminî sebeb, hakîkat olduğunu gördüm. Şöyle ki:

Nasıl maddî hava fena ise, fena te’sir ediyor. Ma’nevî hava da bozulsa, herkesin isti’dâdına göre bir sarsıntı verir. Şuhûr-u selâse ve muharremede Âlem-i İslâm ma’nevî havası, umum ehl-i îmânın âhiret kazancına ve ticaretine ciddî teveccühleri ve himmetleri ve tenvirleri o havayı sâfileştiriyor, güzelleştiriyor. Müdhiş ârızalara ve fırtınalara mukabele ediyor. Herkes o sayede ve sayesinde derecesine göre istifade eder.

Fakat o şuhûr-u mübâreke gittikten sonra, âdeta o âhiret ticaretinin meşheri ve pazarı değiştiği gibi; dünya sergisi açılmağa başlıyor. Ekser himmetler, bir derece vaziyeti değişiyor. Havayı tesmim eden buharat-ı müzahrefe o ma’nevî havayı bozar. Herkes derecesine göre ondan zedelenir.

Bu havanın zararından kurtulmak çaresi, Risâle-i Nur’un gözüyle bakmak ve ne kadar müşkilât ziyâdeleşse kudsî vazife itibariyle daha ziyâde ciddiyet ve şevkle hareket etmektir. Çünki başkaların fütûru ve çekilmesi, ehl-i himmetin şevkini, gayretini ziyâdeleştirmeğe sebebdir. Zîra gidenlerin vazifelerini bir derece yapmağa kendini mecbur bilir ve bilmelidirler.

* * *


(37)

Aziz, Sıddık, Âlîcenab Kardeşlerim!

Nur ve Gül Fabrikalarının vaziyetlerinden, bu acib zamanda ne tarzda olduğunu haber vermiyorsunuz. Halbuki bu dünyada en ziyâde alâkadar olduğum onlardır. Her ne ise... (Hâşiye).


Hâşiye: Huruf-u Kur’âniyeyi tercüme ile tahrif, tebdil, tağyir etmek; mülhidlerin dehşetli cinâyetlerine mukabil cihad eden Said, ifratkârane ve müsrifane tevafukta çok tedkikatı lüzumsuz değil, ma’nasız olmaz.(Bu yazı Üstad Hazretlerinin kendi el yazısı iledir.)

Səs yoxdur