Kastamonu Lahikası | Mektup 93 | 137
(137-137)
(93)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Şuhûr-u Muharreme’den sonra, husûsan bahara yakın, hayat-ı dünyeviye gafleti bir derece fütûr vermekle beraber; bazı sarsıntılar ve hastalıklar ve askerliğe gitmek cihetinde Risâle-i Nur’un hizmetine bir derece zaaf gelmiş diye endişe ediyordum. Cenâb-ı Hakk’a şükür ki; mektublarınız ve Âtıf Hasan’ın gelmesiyle o endişe zâil oldu. O mektubunuzda, çok ehemmiyetli bir hâdise-i nuriyeden bahis var ki, Hizb-ül Ekber-ül Kur’an’ı tab’etmek teşebbüsüdür.

Evet o Hizb-ül Ekber’deki âyât; bütün Risâle-i Nuriye’nin ruhu, esâsı, madeni, üstadı ve güneşidir. Onun tab’ından sonra mümkünse, Risâle-i Nur’un Hizb-ül Ekberi nâmında Arabiyy-ül ibare ve iki Âyet-ül Kübra ve Münacat’ın hülâsası olan risâleyi dahi tab’etmek lâzımdır. Fakat elinizdeki nüsha, benim nüsham gibi mükemmel değil. Biz burada yazıp, isterseniz size gönderelim. İsterseniz, İstanbul’da matbaada olan vekiline gönderelim. Adresini bildiriniz.

Kardeşimiz Hasan Âtıf, hakîkaten Risâle-i Nur’un hizmetine pek çok lâyık ve müsta’iddir. Müstesna hattıyla beraber ihlası, irtibatı, alâkadarlığı, ciddiyeti, Sadâkatı dahi mükemmeldir. Cenâb-ı Hak onun emsalini çoğaltsın. Bu kardeşimizi yirmi mektub yerinde, size canlı bir mektub olarak gönderdik.

Hâfız Ali’nin buradaki kardeşlerine çok yüksek, çok te’sirli yazdığı mektuba karşı başta Feyzi, Emin olarak umum nâmına Feyzi diyor ki: “Biz bu memleket talebeleri, Isparta kahramanlarının küçük kardeşleri, belki onların talebeleriyiz. Dersi, hizmeti ve ciddiyeti onlardan alıyoruz. Herbirisi, bizim için birer üstaddır. Onların ellerinden öper, arz-ı hürmet ederiz. Cenâb-ı Hak, o kahramanlardan ebeden razı olsun, âmîn.” Diyorlar.

Risâle-i Nur’un iskele nâzırı Sabri’nin birinci talebesi ve Risâle-i Nur’un ehemmiyetli küçük bir talebesinin küçücük mektubundaki güzel yazı bizi mesrûr etti. Cenâb-ı Hak onu ve onun gibi Risâle-i Nur’a çalışan ma’sûmlara tevfik ve selâmet ve saadet ihsan eylesin, âmîn.

Səs yoxdur