Kastamonu Lahikası | Mektup 112 | 165
(165-165)

Bu herifin ne derece haddinden tecavüz ettiğini bu temsilden anlayınız. Meselâ: Çok uzak bir mecliste, mütehassıs ve müdakkik âlimlerin okudukları ve tedkik ettikleri bir kitaba ve ders aldıkları bir zâta, pek uzak bir mesafede bakmak isteyen ve görmeyen bir ebleh, o âlimlerin aksine hüküm verip onları tenkid eden, dîvânece hezeyan eder.

Cenâb-ı Hak ehl-i îmânı ve Risâle-i Nur şâkirdlerini böylelerin şerrinden muhafaza eylesin, âmîn.

Said Nursî


* * *

(112)

Aziz, Kardeşlerim!

Sizin fevkalâde sebat ve ihlasınızın galebesi ve o musîbeti def’inden sonra, ehl-i dünya cepheyi değiştirdi. Zındıkanın desiseleriyle bu havalideki bizlere karşı perde altında maddî ve ma’nevî tahşidatı başlamış. Gâyet dikkatle ve şeytancasına, şâkirdlerin hakîki kuvvetleri olan tesânüdü bozmağa çalışıyorlar. Sizlere risâleleri iade ettikleri halde, kurnazcasına dolaplar çevriliyor. Biz sizin bir şu’beniz hükmünde olduğumuz halde, bizi asıl ve merkez telakki ediyorlar. Hâfız-ı Hakîki Cenâb-ı Hak’tır. İnşâallah hiçbir zarar edemeyecekler. Fakat bu şuhûr-u mübârekenin eyyâm ve leyâli-i mübarekesinde hâlis dualarınız ile bize yardım ediniz. Birşey yok.. Fakat mümkün oldukça ihtiyatlı ve dikkatli olunuz. Hazret-i Ali (Radıyallahü Anhü) ve Gavs-ı Geylanî (Kuddise Sırruhu) gibi kahramanların ma’nevî te’minatı

ve

hitabları, bize her vakit cesaret ve kuvve-i ma’nevî veriyor.

Kâtib Osman’ın mektubunda, kahraman Lütfi’nin bahadır birâderi Burhan’ın, risâlelerin kurtulmasına çok hizmet ettiğini yazıyor. Zâten o cesur kardeşimizin eskiden de bu çeşit hizmetleri vardı. Hem ona, hem Risale-i Nur’un kurtulmasına çalışanlara ve medhali bulunanlara, hattâ mahkeme reisine ve insaflı a’zalarına hem dua, hem teşekkür ediyoruz. Münâsib görülse, mahkeme reisine husûsî teşekkürümüzü beyan edersiniz.

* * *
Səs yoxdur