Kastamonu Lahikası | Mektup 168 | 267
(267-267)
(168)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Bu def’a, Hâfız Ali’nin mektubunda büyük bir beşâret hissettik ki, Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ımızı tab’edilecek esbâb var, maniler yok. Madem mübârek Hüsrev geldi; en birinci hak, o mes’elede onundur. Ve madem iki Ali ve Tahirî, Hâfız Mustafa, hârika tesânüdleriyle ve şimdiye kadar bütün Risâle-i Nur talebelerini sevindiren ve ehl-i îmânı memnun ve minnetdar eden meydandaki hizmetleriyle ve kahraman Rüşdü’nün lâyetezelzel Sadâkatıyla, Hüsrev’le beraber bu büyük ve ağır ve kıymetdar hizmet-i Kur’aniyeye kemâl-i tesânüdle çalışmak lâzımdır.

Sakın, dikkat ediniz! İhtilaf-ı meşrebinizden ve zaîf damarlarınızdan ve derd-i mâişet zarûretinizden ehl-i dalâlet istifade edip, birbirinizi tenkid ettirmeye meydan vermeyiniz. Meşveret-i şer’iye ile re’ylerinizi teşettütten muhafaza ediniz. İhlas Risâlesi’nin düstûrlarını her vakit göz önünde bulundurunuz. Yoksa az bir ihtilaf, bu vakitte Risâle-i Nur’a büyük bir zarar verebilir.

Hattâ sizden saklamam, işte şimdi Feyzi de Emin de biliyorlar ki; mabeyninizde gâyet ehemmiyetsiz bir tenkid, bize burada zarar veriyor gibi size, hiç bilmediğim halde, bu noktaya dâir iki mektub yazdım ve ruhen çok endişe ediyordum. “Acaba yeni bir taarruz mu var?” diye muzdarib idim.

Hem o zarardandır ki, mübârek Hüsrev’in gelmesiyle yeni bir şevk ve sür’atle bize Hizb-i Nurî’nin arkasına ilhak edilen münacat parçası onbeş gün te’hire uğradı. Onbeş gün evvel bize geleceğini tahmin ediyordum. İnsan kusursuz olmaz ve rakibsiz de olmaz. Risâle-i Nur’un kahraman şâkirdleri her müşkilâta galebe ettikleri gibi; inşâallah bu ehemmiyetli ve dehşetli mevsimde yine galebe ederler. Safvet ve ihlaslarını bozmayacaklar ve hizmetlerine fütûr getirmeyecekler. Siz, tedbir-i maddiyeyi benden daha iyi bilirsiniz. Fakat madem Hüsrev’le Rüşdü, Risâle-i Nur’da çok ehemmiyetli rükünlerdir. Hem etraflarında Risâle-i Nur’un çok ehemmiyetli şâkirdleri var.

Səs yoxdur