Kastamonu Lahikası | Mektup 16 | 25
(25-25)

Küçük Ali Kardeşim! Senin, büyük ma’nevî hediyen beni cidden şaşırttı, çok mütehayyir etti. O mükemmel yazılar., Büyük Ali’nin mi, yoksa Küçük Ali’nin mi bilemedim? Benim için yeniden dünyaya bir Abdurrahman, bir Lütfü gelmiş gibi, Büyük Hâfız Ali’nin sisteminde bir kahraman yardımcı ve iki mübârek ve hâlis ve kıymetdar Mustafa’ların elinde bir elmas kılınç, buranın fethinde benim gibi bir âcizin muâvenetine koşuyor gördüm.

Mâşâallah, Büyük Hâfız Ali’nin nûranî ve büyük fabrikası Kuleönünü de içine almış gibi; aynı kalem, aynı tarz, aynı iktidar göstermişsin. Ri-sâle-i Nur’un tam kametine yakışacak nakışlar, murassa’ elbise giydirmişsiniz.

Kardeşlerim; Fihristeden sonra te’lif edilen risâlelerin fihristelerini, ötekilerin tarzında yazmasını size bırakıyorum. Ben şimdi eski gibi her risâleyi hülasa edemiyorum. Sizler eski genç Said’in değil, belki yeni ihtiyâr Said’in genç, dinç Saidlerisiniz, onun vazifesini yaparsınız.

Kardeşlerim; Üçüncü Kerâmet-i Aleviyede, Sahabe ve Şakk-ı Kamer’e aid zeyillere işaret bahsinde denilmiş: “Sözlerin ve bir nüshada risâlelerin, risâle şekline giren yalnız iki zeyl var. Başka küçük zeyiller ya hâtimedir, ya hâşiyedir. Onun için Îmâm-ı Ali (R.A.) Onlara müstakil bir risâle nazarıyla bakmamış. Hem bu iki zeyli, çok ehemmiyetleri olduğundan ayrı bir tarz ibare ile işaret etmiş.”

* * *

(16)

Aziz Sıddık Kardeşlerim!

Bayramınızı tebrik ve hizmetinizi takdir ve muvaffakıyetinize dua ederek Hâlık-ı Rahîm’e hadsiz şükür ederim ki; sizler gibi sebatkâr ve fedakâr kardeşleri Risâlet-in-Nur’a sâhib ve nâşir yapmış. Ben sizleri düşündükçe, ruhum inşirah ve kalbim ferahlarla dolar. Daha dünyadan gitmek benim için medâr-ı teessüf olamaz. Sizler kaldıkça ben yaşıyorum diye mevte dostane bakıyorum, ecelimi telaşsız bekliyorum. Allah sizden ebeden razı olsun. Âmîn, âmîn, âmîn.

Səs yoxdur