Kastamonu Lahikası | Mektup 21 | 32
(32-32)

Birden bir ihtar-ı gaybî ile kat’î kanaat verecek bir sûrette kalbime geldi. Denildi ki: “Ciddî bir alâka ile senin eskiden beri ve tekrar ettiğin Bir ışık var, bir nur göreceğiz” diye müjdelerin te’vili ve tefsiri ve tâbiri, sizin hakkınızda belki îmân cihetiyle, Âlem-i İslâm hakkında dahi en ehemmiyetlisi, Risâle-i Nur’dur, bu ışıktır. Seni şiddetle alâkadar etmiştir. Ve bu nurdur ki, eskide de tahayyül ve tahminin ile geniş dâirede belki siyaset âleminde gelecek mes’udane ve dindarane haletlerin ve vaziyetlerin mukaddemesi ve müjdecisi iken, bu muaccel ışığı o müeccel saadet tasavvur ederek, eski zamanda siyaset kapısıyla onu arıyordun...

Evet otuz sene evvel bir hiss-i kabl-el vuku’ ile hissettin. Fakat nasıl kırmızı bir perde ile siyah bir yere bakılsa, karayı kırmızı görür. Sen dahi doğru gördün, fakat yanlış tatbik ettin. Siyaset câzibesi seni aldattı.”

* * *


(21)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim ve Hizmet-i Kur’aniyede Muktedir, Kuvvetli Arkadaşlarım!

Bu def’a me’mulüm fevkinde kaleminizle ki; ma’nevî hediyeniz isbat etti ki: İhtiyar, zaîf, âciz bir Said yerine; genç, kavî, iktidarlı çok Said’ler sizlerde vardır. Aynı ruh, aynı ifade, aynı îmân... Hadsiz şükür ve sena olsun ki; Rabb-ı Rahîm sizleri Risâle-i Nur’a hâmi, sâhib, nâşir, şâkird eylemiş. Bizlere pek çok ağır müşkilât içinde kudsî hizmete muvaffakıyet ihsan etmiş. Zaman ve zemîn, sizler ile çok müştak olduğum uzun konuşmayı hoş görmediği için kısa kesip, ruh u canımla herbirinize binler selâm. Mâşâallah Bârekâllah derim.

Bu mübârek şuhûr-u selâsede duanıza çok muhtaç kardeşiniz
Said


* * *
Səs yoxdur