Hüsrev bilse ki, o risâle vasıtasiyle ne kadar sevap kazanmış, pek fevkâlade memnun ve mesrûr olacaktı. Şimdilik o yaldızlı ve çok kıymetdar risâle elimden çıktı. Hüsrev hesabına geziyor.
Buna mukabil o kerâmetli kalem bana bir nüsha, aynı tarzda yaldızlı yazmak ve On dokuzuncu Söz’ü de, onun âhirine zeyli gibi ilhak etmek ve Mirac Risâlesi’nin de üçüncü esâsının âhirinde üç müşkilden birinci müşkilin (Elcevap) deyip, Risâlet-i Ahmediyye delail’ini fihriste sûretinde beyan eden üç, dört yaprağı ta ikinci müşkilin cevabına kadar, onu da âhirinde bir hâtime ve Ayet-ül-Kübra’nın on beşinci mertebesindeki Risâlet-i Ahmediyye bahsini de, eğer münâsip görülse o da ilhak edilsin.
Aziz Kardeşlerim!
Âhirzamana işaret eden hadîsin âhirinde :
âyetine dâir iki dakika içinde ve hadîsin işaretini tashih ânında âni olarak mücmelen hatıra gelen işaret-i gaybiyenin gâyet acelelik ile tevafuk-u cifrîsinde, zararsız bir küçük sehiv vuku’ bulmuş idi. O vakitten beri daha ona dikkat etmemiştim.
Bu def’a, cidden ve hakîkaten Mübârekler Hey’eti’nin cem’ ve te’lif ettikleri Lâhika Risâlesi’nin o âyete dâir fıkranın kitâbetinde bir kasdî sehiv gördüm. O ihtardarane kasdî sehiv, benim kusurkârane sehvimi bildirdi. O çok müdakkik ve çok mübarekler hey’etine beni çok minnetdar ve mesrûr eyledi.