Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Sizin, yani Nur fabrikasının sâhibi ve mübârek cemaatin imamının Atabey’den gelen mektubları bizi çok mesrûr eyledi. Üç-dört ay zarfında, üç-dört köyde ümmilerden elli adet kalem Risâle-i Nur’u yazmağa muvaffak olmaları, elbette Ali’lerin ve Mustafa’ların şübhesiz hârika bir kerâmet-i sadâkatlarıdır. Kerâmetkârane bu vakı’a, bu havalide Risâle-i Nur şâkird-lerini çok kuvvetle ümidlendirdi, ziyâde şevk verdi. Size de ve o ümmi kâtiblere de yüz bin bârekâllah.
Nur fabrikasının, Gül fabrikasının Risâle-i Nur’a derece-i hizmetlerini merak edip sormuştum. Ümid ve tahminimin pek fevkinde olarak, Hüs-rev’in mektubundan, bin kalemle Risâle-i Nur’a hizmet haberini ve bil-hassa sizin de yalnız ümmilerden birkaç köyde elli kalemin imdada yetişme-si, bâki bir hazinenin müjdesi kadar bizi memnun etti. Allah sizlerden ebedî razı olsun, âmîn. Ve sizi, hizmet-i îmâniye ve Kur’aniyede muvaffak eylesin, âmîn. Büyük Hâfız Ali’nin, Nazif’le tevafuku, yalnız bir-iki cihet-le değil, çok cihetlerle mabeynlerinde tevafuk var.
Umum kardeşlerimize birer birer selâm ederim.
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Sizler, ümidimin fevkinde gayret ve faaliyetiniz, beni âhir hayatıma kadar mesrûr ve müteşekkir edecek bir mâhîyettedir. Bu def’a mektubu-nuzda, “Hıfz-ı Kur’an’a çalışmak ve Risâle-i Nur’u yazmak, bu zamanda hangisi takdim edilse daha iyidir?” diye sualinizin cevabı bedihîdir. Çünki bu kâinatta ve her asırda en büyük makam Kur’anındır. Ve her harfinde, ondan binler sevab bulunan Kur’ânın hıfzı ve kırâatı, her hizmete mukaddem ve müreccahtır. Fakat Resâil-in Nur dahi, o Kur’an-ı Azîmüşşan’ın hakaik-i îmâniyesinin bürhanları ve hüccetleri olduğundan ve Kur’ânın hıfz ve kıraetine vasıta ve vesîle ve hakaikî tefsir ve îzah olduğu cihetle, Kur’an hıfzıyla beraber ona çalışmak elzemdir.