Kastamonu Lahikası | Mektup 47 | 73
(73-73)

Hulûsi-i Sâlis imzasıyla ehemmiyetli ve beni çok mesrûr eden ve Küçük Lütfü’nün bir vârisi olan bir zâtın, Risâle-i Nur’a kıymetdar hizmeti ve tesâhubunu beyan eden bir mektubunu aldım. O zât kimdir? Ben, çok selâm ve dua ile onu tebrik ediyorum.

Gül ve Nur fabrikaları ve Mübârekler başta olarak, umum kardeşlerime birer birer selâm ediyorum. Bu memleketi tenvir eden ve cennet kokularıyla rayihalandıran o fabrikaları, Cenâb-ı Hak muvaffak ve dâim eylesin, âmîn. Biz burada onların parlak nurlarıyla ve şirin güzel kokularıyla Âlem-i Beka’nın rayihasını istişmam ediyoruz.

* * *

(47)

Risâle-i Nur talebelerinin hasları olan sâhib ve vârisleri ve haslarının hasları olan erkân ve esâsları olan kardeşlerime bugünlerde vuku’ bulan bir hâdise münâsebetiyle beyan ediyorum ki: Risâlet-in Nur, hakaik-i İslâmiyeye dâir ihtiyaçlara kâfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat’î ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, îmânı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkikî yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risâlet-in Nurdadır. Evet on beş sene yerine, on beş haftada Risâlet-in Nur o yolu kestirir, îmân-ı hakîkiye îsal eder.

Bu fakir kardeşiniz yirmi seneden evvel, kesret-i mütâla’a ile ba’zan bir günde bir cild kitabı anlayarak mütâla’a ederken; yirmi seneye yakındır Kur’ân ve Kur’ân’dan gelen Resâil-in Nur bana kâfi geliyorlardı. Bir tek kitaba muhtaç olmadım, başka kitabları yanımda bulundurmadım. Risâlet-in-Nur çok mütenevvi hakaika dâir olduğu halde, te’lifi zamanında, yirmi seneden beri ben muhtaç olmadım. İşte siz, yirmi derece daha ziyâde muhtaç olmamak lâzım gelir.

Hem madem ben sizlere kanaat ettim ve ediyorum, başkalara bakmıyorum, meşgul olmuyorum. Siz dahi Risâlet-in-Nur’a kanaat etmeniz lâzımdır, belki bu zamanda elzemdir.

Səs yoxdur