Kastamonu Lahikası | Mektup 57 | 88
(88-89)

Kahraman Hüsrev’in onlara dâir mektubları, mübârek nushalar gibi, tenbellik, lâkaydlık hastalıklarına mübtela olanlara şifa olur, ellerde gezer.

Sâlisen: Sizin buraya gelen bu kıymetdar mektublarınızı Lâhika’ya yazmışız, fakat bazı kelimeleri tayyettik. Müfritane hüsn-ü zandan gelen cümleleri ta’dil ettik, gücenmeyiniz.

Râbian: İslâmköyü, Kuleönü ortasında olan ve Sıddık Sabri ve Lütfü gibi talebeleri yetiştiren Atabey Karyesi, çok def’a hatırıma geliyordu. “Acaba bu köy neden geri kaldı, söndü?” diye düşünüp müteessir oluyordum. Fakat Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki; Tahir ve Abdullah Çavuş o endişemi tamamıyla izâle ettiler, büyük bir teselli bana verdiler. Hattâ bu def’a Tahir’in bize hediye ettiği Lem’alar ve Yedinci Şuâ’yı bir cild içinde cild ettikten sonra mütâla’a ettim.

O Tahir’de, bir Hüsrev, bir Lütfü, bir Âsım gördüm. Cenâb-ı Hak ondan ve sizlerden ebediyen razı olsun. Onun o nüshası, burada çok iş görecek inşâallah.

Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ederiz. Ve bu mübârek eyyâmda ve leyâlide dualarını isteriz.

Kur’ân-ı Azîmüşşan ve Mu’ciz-ül Beyan’ın Hizb-ül Ekber-ül A’zam nâmında, Resail-in-Nuriye’nin menbaları ve esâsları olan beş yüzden fazla ayetleri yazdık. Bu Ramazan’da size göndermeye muvaffak olamadık. İnşâallah bir vakit size gönderilecek.

* * *


(57)

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Gavs-ı A’zam’ın


te’minkârane fıkrası, şimdiye kadar Risâle-i Nur’un şâkirdleri hakkında tamamen mutabık çıktı.

Səs yoxdur