Sâniyen: O zamanda büyük âlimler, bana karşı üstadlık vaziyeti değil, ya rakib veyahut teslimiyet derecesine girdikleri için, bana cübbe giydirecek ve üstadlık vaziyetini alacak kendilerine güvenenler bulunmadı. Ve evliya-yı azîmeden dört-beş zâtın vefat etmeleri cihetinde, elli altı senedir icâzetin zâhir alâmeti olan cübbeyi giymek ve bir üstadın elini öpmek, üstadlığını kabul etmek hakkımı bugünlerde, yüz senelik bir mesafede Hazret-i Mevlâna Zülcenaheyn Hâlid Ziyâeddin (R.A) kendi cübbesini, o cübbeye sarılan bir sarık pek garîb bir tarzda bana giydirmek için gönderdiğini bazı emârelerle bana kanaat geldi. Ben de o mübârek ve yüz yaşında cübbeyi giyiyorum. Cenâb-ı Hakk’a yüz binler şükrediyorum. (Hâşiye).
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Size gönderdiğimiz
’nin başında yazılan ünvan içinde bir cümle noksan kalmış. Şöyle ki:
“Mu’cizatlı bir vird okumak isteyen bunu okusun” yerinde, “Mu’cizatlı ve herbir harfi on ve yüz ve beş yüz ve bin ve binler kadar sevab ve meyve veren bir virdi okumak isteyen, bu semâvî virdi okusun” yazılacak.
Sâniyen: Bundan evvel müjdeli hatırada, “Herbir hâlis ve hakîki müttaki şâkird, kardeşleri adedince diller ile ibâdet edip istiğfar eder” fıkrasına, yine bir ihtar ile bu gelen cümle ilâve edilsin. Cümle de budur:
“Risâle-i Nur dâiresine, sadâkat ve hizmet ve takva ve içtinâb-ı kebâir derecesiyle, o ulvî ve küllî ubûdîyete sâhib olur. Elbette bu büyük kazancı kaçırmamak için takvada, ihlasta, sadâkatta çalışmak gerektir.”
Sâlisen: Leyle-i Kadr’inizi, hem bu gelen bayramınızı bütün ruh u canımızla tebrik ve tes’id ediyoruz.
Hâşiye: Bu mübârek emaneti, Risâle-i Nur talebelerinden ve âhiret hemşirelerimizden Âsiye nâmında bir muhterem hanımın eliyle aldım.