Bu Müdafaa Risâlesinde bulunan mülayimâne tâbirat ve müsalahakârâne ifâdeler ve zâlimleri okşayan kelimelerin bulunması, yüzden fazla taht-ı tevkife alınan Risâle-i Nur’un kıymetdar talebelerini ve müsadere edilen Risâle-i Nur’un eczalarını dehşetli zulmetlerden kurtarmak içindir. Yoksa mazlûmiyetîmiz beni şiddetli konuşturacaktı. Bu risâlede; asıl hücum Risâle-i Nur’a karşı olduğu için, müdafaatda birinci derecede İlmî ve mantıkî bir tarzda Risâle-i Nur’u müdafaa ediyor. İkinci derecede arkadaşlarını kurtarmağa çalışıyor. Kendi şahsını müdafaa değil, bilakis çürütüyor. Bu risâleyi okuyan evvelce âhirdeki layiha-i temyizi ve layi-ha-i tashîhi okumalı, sonra baştan okumalı.
Azîz, Sıddık Kardeşimiz Hâfız Ali Efendi!
Mektubunuzda yazmış olduğunuz (Sava ümmilerinden) kardeşimiz Mustafa ve Hüseyin’in rüyaları Üstadımız hakkında tam tamına zâhir tâbirini gözümüzle gördük. Hem Risâle-i Nurun talebeleri telsiz telefon gibi ma’nevî haber alıyorlar gibi bir hâdisedir. Evet Üstadımızın tesbihi kırıldı. Yani mübârek gecelerde evrâd-ı muntazamasını tesbihlerle çekmek vazîfesi parçalandı. Ehl-i dünya doktorlarıyla (Hâşiye) Üstadımızı muayene edip, bahanelerle belki kendi hastanelerinde misafir etmek yüzde yüz ihtimali vardı. Hem o tesbih tanelerinin bir cihette sevaplarını onlar toplayacaktılar. Fakat Risâle-i Nur’un ma’sûm şâkirdleri şifâ duâsiyle o tesbihi tam toplattırdılar, devam ettirdiler ve fedakâr şâkirdleri Üstadımızı kucağına alıp onların hastanelerindeki bakıcılardan daha mükemmel baktılar. Ma’nen misafir ettiler, Mustafa ve Hüseyin’in rüyalarını tamtamına tâbir ettiler.
Hâşiye: Ramazanda hastalıkta muâyene için gelen şimdi Said nâmında o doktor yanımızda oturuyor. O zat on gün zarfında Otuzuncu Lem’ayı mükemmel, tevafuklu, Hüsrev gibi yazdı. Hem mükemmel anladı, hem has bir şâkird oldu. Eski hallerinden sıyrıldı. Fevkalâde bir sûrette terakkî etti.