Böyle karanlık bir zamanda, bu ağır şerâit altında böyle ma’sûmane ve kahramanane çalışmak için biz, hem o ma’sûmları ve ümmileri ve muallimlerini tebrik, hem peder ve vâlidelerini tebrik, hem köylerini, hem memleketlerini, hem milletlerini, hem Anadolu’yu tebrik ederiz.
Mübârek ma’sûmların ve ümmilerin herbirisine birer husûsî teşekkürname ve tebrikname yazmak elimden gelseydi yazacaktım; öyle ise arzumu bilfiil yazılmış gibi kabul etsinler. Ben onların isimlerini bir dâire sûretinde yazacağım, dua vaktinde bakacağım. Hem onları Risâle-i Nur’un has şâkirdleri dâiresine dâhil edip, bütün ma’nevî kazançlarıma hissedar edeceğim.
Benim tarafımdan onların peder ve vâlidelerine veya akrabalarına ve üstadlarına selâmlarımızı tebliğ ediniz. Cenâb-ı Hak onları ve evlâdlarını dünyada ve âhirette mes’ud eylesin, âmîn.
Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve dua ederiz ve dualarını Kur’an’ın medh ü senâsına mazhar olan bu leyâli-i aşr olan on gecelerde rica ediyoruz. Emin’in ve Feyzi’nin rü’yaya dâir fıkralarını da leffen gönderiyoruz.
Isparta’daki Kardeşlerimize!
Latif bir rü’yanın, kadere ait bir mes’eleyi şuhûd derecesinde bize kanaat verdiği gibi, o latif rü’yanın ciddî ikinci parçası, bizlere ma’nevî bir müjde ve beşâret verdiği cihetle, siz kardeşlerimize beyan ediyoruz. Şöyle ki:
İki gün evvel Üstadımız rü’yada görüyor ki: Ben yani Feyzi ile beraber gezmeye çıkıyoruz. Giderken, birden ben Üstadıma söylüyorum ki: (Burada ben ayının tesbihini toplayacağız.) Üstadım da bakıyor ki, beyaz ipler gibi dolaşmış birşey görüyor. Bu acib güldürecek sözümden ve ayıya tesbih isnad etmek vaziyetîmden çok şiddetli gülerek uyanmış. Uyandıktan sonra da gülmüş.